Amasya İtimat

DEĞİŞİM ÜZERİNE-1

0
662

HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI-PALEOĞRAFYA BİLİM UZMANI

Eski hal muhal(imkansız)
Ya yeni hal, ya izmihlal
BEDİÜZZAMAN

Evet aynen doğrudur. Bildiğimiz gibi dünya dönüyor ve hayat her gün yeniden başlıyor. Akıp giden zaman içinde dinamik olan hayat her gün yeni bir şekil alıyor. Birileri bunu idrak ederek zamanın ruhuna uygun olarak hareket ederek çağa ayak uydururken birileri de zamanın ruhunu okuyamayarak çağdışı kalıyor. Her an zamanda, mekânda ve toplumda değişiyor. Bazı olaylar hızlı değişirken bazıları yavaş oluyor. Bu değişim hayatın her alanında sürekli yaşanıyor. Biz daha çok işin manevi ve toplumsal tarafına bakacağız.
Teknolojik ve bilimsel değişim Avrupa da sanayi devrimiyle başladı ve en son bu zamana kadar geldi. Bu değişime ayak uydurabilen ülkeler şu anda kalkınmış sayılıyor ve medeniyetin standartlarını belirliyor. Bu değişime ayak uyduramayan ülkeler ise Osmanlı imparatorluğu gibi ya tarih sahnesinden silindi ya da yerinde sayıyor. Şunu da unutmayalım ki insanoğlu madde ve ruhtan meydana geldiği için hem maddi hem de manevi değişim insanı etkiliyor ve ilgilendiriyor. Zaten doğru olan değişmektir. Değişmek, gelişmek için gereklidir. Değişmeyen insan yerinde sayıyor demektir. Yalnız değişim hem olumlu hem de olumsuz yönde olabileceği için bizim değişimden kastımız olumlu yönde olanıdır.
Önce de söylediğim gibi değişim hayatın her alanını ilgilendiriyor. Vücudumuzdaki hücreler bile her altı ayda bir yenileniyor. Biz burada dini anlama ve anlatma konusundaki değişim gerekliliği üzerinde duracağız. Din tabi ki değişmez bunun farkındayız ama dini anlama ve anlatma şekli değişebilir. Aynen Mehmet Akif Ersoy’un şiirinde belirttiği gibi
Doğrudan Kur’an’dan alarak ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı
Müslümanlar olarak en büyük eksiğimiz zamanın ruhunu okuyamamak ve çağa ayak uyduramayıp gerisinde kalmaktır. Eskiden insanların zihinlerini çeldirici, şerre çağıran şeyler daha azdı. Modern hayatla beraber insanlar daha çok dünyevileşip dine mesafeli durmaya başladılar. Eskiden insanları ikna edebilen şeyler artık etmez oldu. Dini anlatım ve tanıtımlarda yeni bakış açılarına ihtiyaç var. Kur’an okuma ve anlatımlarında inanç ve ibadet ayetleri hariç manasından ziyade maksadını öne çıkarmalıyız. Mesela Enfal suresi 60.ayette “Savaş için atlar hazırlayın” buyruluyor. Bu ayetin hem manası hem de maksadı Hz. Muhammed zamanında ve belli zamanlarda aynen anlaşılmış ve uygulanmıştır. Ama şu anda ayetin lafzı aynen durduğu halde maksadı çağın idrakine uygun olarak anlaşılmalı ve savaş için atlar değil de tanklar, füzeler ve modern silahlar hazırlanmalıdır. Yani zamanın gereklerine göre hareket edilmelidir. Bu bizi dinden çıkarmaz. Yine müçtehit imamlarımız (Allah onlardan razı olsun) zamanlarında dinin anlaşılması ve yaşanması için çeşitli konularda fetvalar vermişlerdir. Mesela ramazan ayında verilmesi gereken fitre miktarını belirlerken o zamanın şartlarında buğday, arpa, üzüm ve hurmayı baz alarak belirlemişlerdir. Bu günkü hesaba göre aşağı yukarı 3 kilodan daha az buğday olarak hesaplamışlardır. Üç kilo buğday 30 lira bile etmez ve bir insanı 30 lira da doyurmaz. O zaman fitrenin miktarı bu günün şartlarına göre belirlenmelidir. Şunu unutmayın din statik değil dinamiktir. Yani her zaman ve zemine cevap verebilmelidir. Gereken güncel konularda yetkin kişi ve kuruluşlar gereken içtihat ve güncellemeleri yapmalıdırlar. Eğer etkili ve yetkili insanlar vazifelerini yapmaz iseler ortam ya cahillere ya da din bezirgânlarına kalır ki bu da istenmeyen bir durumdur.

Yorum Ekle