Günlerin ölüm haberleriyle geldiği bir hafta yaşarken, “Nasılsınız?” sorusunu sormanın tedirginliği içindeyim…
Siz, bu durumlarda, “Acılar olmasa, sevinçlerin değeri bilinmezdi.” Derdiniz. Fakat, yaşadıklarımız daha öncekilere benzemiyor…. “Bu da geçer ya hu!” cümlesi ise hiç uygun değil bence…
Müfredat konusunda kısa bir konuşmamız olmuştu. Şimdi fotokopi gönderiyorum. Bir de ders kitaplarından metinler ve etkinlikler var. Asıl bilgi, yardımcı kitaplarda… elbette iletişimli tahta, tablet, EBA olanakları da var.
Demek istediğim, “Kara tahta-tebeşir, keçe silgi” dönemi bitti. FATİH projesi, farklı bir boyut kazandırdı okullara…
Sizin kısa mektubunuzda değindiğiniz “PISA” sonuçlarındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Sizinde bildiğiniz gibi, bu yarışmaya 15 (Onbeş) yaşındaki çocuklar katılıyor. PISA’nın Türkçe söylenişi; Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı… BİZİM öğrencilerimiz, bir önceki (2012) teste göre bilimde 38, okumada 47, Matematikte 28 puan birden gerilediler.
70 ülke içinde son üçe giriyorlar… Buna “feci” demek yetersiz… Nasıl yapılmalı, ne yapılmalı… Bir çözüm bulmalı… Son sekiz yılda devlet çok para harcadı eğitime… Velilerde öyle… Gel gör ki çocuklar mutsuz…. Bu kadar yatırım eğitimi yatırdı… Utanılacak bir durum var!.. İşbaşındaki büyüklerimiz hükümeti kurduğunda 2015’teki sınava giren çocuklar 1 (bir) yaşındaydı. Bu nedenle önceki yönetime sorumluluk yıkılamaz.
Ayrıca, iktidar partisinin 316 milletvekilinden 55 milletvekili akademisyen. Sanırım bu sonuçlar için bir açıklamaları olacaktır. Neden bizim çocuklarımız 70 ülke içinde sıfır çekiyor. Yetkili ve sorumlu olanlardan açıklama bekliyorum. Bu, bir öğretmen olarak hakkımdır değil mi?
Kendimce bulmaya çalışıyorum başarısızlık nedenlerini… Çünkü öğretmen, eğitimin lokomotifi… Çekici-İtici-yönlendirici-yol gösterici… Donanımlı, sevgi dolu… Bunlar yok edildi.
İkinci sırada TÜBİTAK bitirildi…. Projeler gündemde. Teknik yönü süs olan, din kaynaklı çalışmalar… Daha doğrusu, referansı din ya da inanç kaynaklı. Elbette, o çıkmaza giriliyor. Üçüncü sırada, dünyaya egemen olan yeni liberal anlayış, Türkiye’de etkisini gösterdi ve “Eşitsiz, yarışmacı, bilim dışı” bir eğitimi yerleştirdi… Sıralama uzayıp gidiyor.
Sayın öğretmenim, birinci sıradaki öğretmen sorununa değinmek istiyorum. Cumhuriyetimiz, 1930’lu yıllarda özgün çözümler üretti. Eğitmen kursları buna güzel bir örnek. Atatürk’ün sağlığında başlatılan bir uygulama… Köy Enstitüleri çok yazıldı, fakat eğitmenler yetiştirenkurslar az yazıldı. Karabey Aydoğan’ın “Arifiye Eğitmen Kursları Tarihi” bilimsel bir eser… Keşke bütün ilgililere okutabilsek… Şeref OĞUZ, 24 Kasım 2016 tarihli Sabah’ta önemli bir belirleme yapmış. Diyor ki: Öğretmenin eğitmekle yetersiz kaldığını, polis yakalamak, hâkim tutuklamak, gardiyan beklemek zorunda kalır.
Haklı değil mi? Yaşanan tam da bu.
Prf. Dr. Aziz SANCAR bu topraklarda yetişti. Bizim çocukların bu durumu, sanırım sayın Sancar’ı da üzmüştür.
Bu 2015 PISA sonuçları daha çok tartışılır. Singapur birinci, Japonya, Estonya, Hon-Kong, Finlandiya arkasından sıraya giriyor….
Milli Eğitim Bakanlığı bu sonucu fırsata dönüştürmeli. Gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Sınav endeksli tutum değişmeli. Hemen Ulusal Eğitim Meclisi toplanmalıdır. Şura geleneğimiz var. Şuralar siyasetçilerden kurtarılıp bilim insanlarına verilmeli. 2004’deki köklü değişim gözden geçirilmeli. Okul öncesi eğitimin önemi kavranmalı. Lise bitirme sınavları yeniden konmalı.
Mektup çok uzadı.
Sonsuz selamlar gönderiyorum.
Hoş ve esen kalınız.