Bizim çocukluğumuzda Perşembe en harika gündü, çünkü o gün Taşova’ya pazar kurulurdu.
Hafta günü derlerdi ekseriyetle ve tüm alacak, verecekler o güne denk getirilirdi.
Zabahın köründe önce polise yakalanmamak için römorklarında insan ve buğday yüklü traktörler hareket ederlerdi.
Kimi zaman köprüye kadar giderler, yolcuyu ve yükü orda indirirlerdi.
Daha sonra minibüslerle, taksilerle çaka, çaka insan taşınırdı ilçe merkezine.
Harika kokular gelirdi, lokantalarla, fırınlarla dolu caddeden .
Biz çocuklar için bayrama eş değerdi hafta günleri ve mutlaka alınırdı, sevdiğimiz öteberi. Lokantaya girer pilav üstü kes yerdik eyice karnını doyur diyen babalarımızla.
Çay ocakları, kahveler ve berberler tıklım, tıklım dolardı ve herkes nasibini alırdı karınca, kararınca.
Pazar yerinin girişinde ne ararsan bulabileceğiniz işporta tezgahları olurdu, sıra, sıra çarkıfelek çevirtirdi ırahmetlik Pala.
Köy ürünleri satılırdı üstü kapalı beton tezgahlarda peynir, tereyağı, tevek, pelver, yoğurt, tavuk ve yumurta süslerdi giriş kısmını boydan, boya.
Aşlık, bulgur, nohut, bamya satanlar dizilirdi yanı başlarında.
Orta sırasında sebzeler ve meyveler alıcılarını beklerdi ve onlar damağımızda kalan lezzetlerdi.
Irmak tarafındaki merdivenin altında bir köfteci vardı ,köfteye ne katardı bilinmez emme mübarek harika kokardı.
Son bölümde elbiseler, kumaşlar, nevresimler, çarşaflar kısacası tekstil ve kıyafet adına ne ararsan her şey bulunurdu birde dondurmacı dururdu yanlarında.
Bizim için en güzel bölüm en sondaki çocuk parkıydı ve bıkana kadar salıncak sallanırdık arkadaşlarımızla.
Akşam üzeri başta mis gibi gevrek simit ve çarşı ekmeği kokan pazar cantalarıyla köylere dönüş başlardı.
Bu hafta birez fiyetlüydü yâ da ucuza verdik foruzu, tavuğu diyenlerin sesini duyardık römorkun sarsıntısı arasında.
Ve mutlaka uğrayıp çayını, kahvesini içip halini hatırını sorduğumuz insanlar olurdu Taşova’nın haftasında.
Selam verip hayat dersleri aldığımız mükemmel insanlar vardı ve hâlende varlar, sayıları azalsa da.
Bu hafta çocukluğumu yaşamak istedim doyasıya.
Gördüm ki memleketimde insana değer veriliyor, buyur ediliyor çaya, çorbaya berberinde, eczanesinde, pazar tezgahında.
Başta Naci Konyar, Ali Rıza Ağış ve Ahmet Günaydın kıymetli büyüklerim olmak üzere sonsuz teşekkürler ediyorum bana bu mutluluğu yaşatanlara .
Sürç-i lisan ettimse affola.