Amasya İtimat

ÇEVRE: ORTAK EVİMİZDİR

0
322

Birleşmiş Milletlerin bütün devletlere yaptığı bir çağrıdan söz etmiştim: “Çevre sorunları, geri dönülmez bir sınıra geldi. Önlem almazsak, toplu ölümler ve yaygın bir açlık tehlikesi yaşanacak.”

Bütün sorunları kucaklayacak büyüklükte olan “Ekoloji” sorununa biraz daha yakından bakalım.

İnsan doğanın bir parçasıdır. Doğadan yararlanır… Toplayıcılık, avcılık, tarım, hayvancılık, ticaret, sanayileşme. Bu süreç doğadan yararlanmanın yanı sıra, ona egemen olma isteğini yükselişe geçirdi. Tekniğin gelişmesi doğaya müdahaleyi kolaylaştırdı. Günümüzde bu kolaylık doğaya zarar verme sınırına dayanıp geçmiştir.

Bilim insanları 1970’li yıllarda “Çevre” konulu görüş bildirmeye başladı. Çevre sorunları ile çevre bilinci terimleri sık kullanılır oldu.

Ekoloji, canlı ve cansız varlıkların uyumunu inceler. Türkçesi “Evimiz, ortak yuvamız”dır. Çevre ilişkileri fiziksel çevre ve biyolojik çevre olarak iki grupta incelenir. Fiziksel çevre, fiziksel ve kimyasal koşullar gibi cansız öğeleri; biyolojik çevre ise canlı öğeleri kapsar.

Küreselleşme adını verdiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Aşırı tüketim-aşırı üretim formülü temel alınıyor. Bu da doğal kaynakların aşırı kullanımına yol açıyor. Bunun sonucu ise dünyada hem fiziksel hem de biyolojik değişikliklere neden oluyor. 

               *                                 *                                             *

Uluslar arası alanda ekolojik sorunların gündeme alındığı ilk büyük toplantı 1972 yılında Stockholm’de yapıldı. Bu toplantı “Birleşmiş Milletler İnsan ve Çevre Konferansı”  olarak anılmaktadır.

3-14 Haziran 1992’de Rio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı önemli kararlar alınarak bitirilmiştir. Konferansın sonuçları;

*Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi

*İklim Değişikliği Sözleşmesi

*Rio Deklarasyonu

*Gündem 21

*Ormanların Kullanım Bildirisi

Başlıkları altında özetlenmiştir.

Bu arada 1973 yılında “Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED) gündeme alınıp, karara bağlanmıştır. Bir proje ya da çalışmanın gerçekleşmesinden önce çevreye yapacağı etkilerin irdelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması işlemi olan ÇED, 1969’dan beri ABD’de yürürlükte idi.

1992’de imzalanan Maastricht Anlaşması ile “Çevreye verilen zararların kaynağında düzeltilmesi” ve “Kirleten öder” ilkeleri geliştirilerek şimdiki nesillerin gereksinmelerinin gelecek nesillerin gereksinmelerini tehlikeye atmadan karşılanmasına olanak veren Ekonomik Büyüme Politikaları olarak tanımlanan “Sürdürülebilir Kalkınma” hedeflenmiştir.

Bütün bu çalışmalar Dünya Çevre Günü’nü ortaya çıkarmıştır.

Hoş ve esen kalınız.

Yorum Ekle

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz