CEMAAT HÜKÜMET KAVGASI
Ömer CELEP
Bu ülkede, adına bu gün cemaat dediğimiz tarikat gerçeğinin yaşadığını bilmeyenimiz yoktur. Selçuklu ve Osmanlı döneminde tarikatlar, devlet denetim ve kontrolünde faaliyet gösteriyorlardı. Hatta bazı tarikatları devlet destekliyordu bile… Devlet denetim ve desteğinde olan tarikatlar bu ülkeye çok büyük hizmetler yapmışlardır. Tarihle ilgilenen okuyucularımız bilir ki; Ankara savaşıyla yıkılmaya yüz tutmuş Osmanlı’nın yıkımdan kurtuluşunda Yunus Emre’nin payının büyük olduğu çok bilinir.
Cumhuriyet tarihimizde tekke ve tarikatlar yasaklanmış olmasına rağmen, tarikatlaşmanın önüne geçilemediği de bir gerçektir. Bize göre devlet, bu tarikatları yasaklamak yerine kendi kontrolüne alsaydı daya doğru ve daha isabetli bir karar vermiş olurdu.
Tersine devlet; onları kendi denetimine almayı düşünmemiş, yasaklayarak önüne geçeceği hesabı yaparak yanılmıştır. Tarikatlar, devlet denetiminden uzak faaliyet gösterdikleri için adeta başıboş hale gelmiştir. Bu durumuyla da, belli bir güce ulaştığını düşününce, dış güçlerin de “pohpohlamasıyla” onlar; iktidar ortağı, hatta iktidarlar tayin makamına ulaştıkları zehabına kapılmışlardır.
Şunu hemen belirtelim; kim, ne derse desin. Artık Türkiye kabuk değiştiriyor. Artık Türkiye, çeşitli mafsal deliklerine parmak yerleştirilerek istenilen oyunu sergileyen bir kukla değil. Artık Türkiye; Gezi Parkı, cumhuriyet mitingleri, medya hokkabazlığı, üniversite illizyonları, şapka-eldiven-maymun dalavereleri, sendika şeytanlıkları, sanatçı şarlatanlıkları, ucuz siyasetçi söylemleri, haysiyetsiz sokak gösterileri, korku senaryoları, içi boş demokrasi tantanaları, projesiz vatan sevgileri ile avunacak bir ülke değil.
Bütün bunları gören ABD ve onun Ortadoğu’daki şımarık çocuğu İsrail yeni senaryolar, yeni entrikalara ve yeni tuzaklar hazırlanması gerektiği görüşünde birleştiler.
Bunun niçin en ideal, en ucuz ve en kolay yol olan, Türkiye’nin en güçlü tarikatı görünümündeki “CEMMATI” kullanmaya karar verdiler. T.C. hükümetini bununla yıkma hesapları yaptılar.
Toprağının her zerresini kan ile buluşturdukları İslam coğrafyasının tek savaşsız ülkesi olan Türkiye Cumhuriyetini; kaosa, ileri noktada iç savaşa sürükleme planları yaptılar. Yaptıkları bu planda da Fethullah Gülen’i kullandılar.
Türkiye’nin en güçlü adamı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı bununla vurmayı düşündüler. Esasında kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Başbakan; sekiz seçime girmiş hepsinden zaferle çıkmıştı. Onun bu başarısı dünyada hiçbir lidere nasip olmamıştır.
Onu devre dışı bırakmadan sinsi emellerine ulaşmaları mümkün değildi. Fethullah Gülen’i onun için yanlarına almış, onun için “pışpışlıyorlardı”.
Yapılan duble yollar, Avrupa’nın hava yollarına kafa tutan hava yolları, hızlı trenler, sosyal hizmetler, dolup taşan hazine, inanılmaz millet desteği, önüne geçilemeyen yükseliş ve dünya cümlesinin öznesi Türkiye…
Bu güç; içeride ve dışarıda hiç kimsenin hoşuna gitmiyor. Böylesine bir güce içteki rakipler ve dıştaki düşmanlar güç birliği ettiler. Kendisine “hoca efendi” dedirten birini de kullandılar…
Bir kavgadır başladı. Bu kavgaya kimileri “hükümet-cemaat kavgası” dediler, kimileri; televizyon karşısında viski çekerek “bizim yapamadığımızı cemaat yaptı” söylemiyle yaklaşıp kafa buldular, parmak şaklattılar.
Göz yaşını sellendirip şöhret bulan hoca sıfatlı biri, süpürgeye s…tı, her tarafa saçtı bıraktı.
Temizleyene aşk olsun.
Bir kavgadır gidiyor. Allah bu yüce milletin yar ve yardımcısı olsun.
Söylenecek söz çok!… Ama bir sütunda ancak bu kadarı söylenebiliyor. Dahasını da isterseniz; bir cümleyle özetleyelim. Bizim milletimiz; belki alim değildir ama ariftir. Maksadı anlamada irfan sahibidir. Hemen anlar.
“Üstüne çul atsanız it onu kanat sanır;
Gem vurmayın eşeğe, kendisini at sanır.”