1982 yılından beri gazete olmadan duramam. İlla ki günde 1-2 gazeteyi karıştırmak zorunda hissederim kendimi. Ulusal ve yerel basının nitelikli, başarılı, araştırmacı, halkın hakkını savunan gazetecileri akrabam gibi takip ederim. Kimisi futbolu, kimisi at yarışlarını, kimisi şarkıcı taifesini merak eder. Ben ise kim bugün ne yazmış, hangi fikri savunuyor noktasında durdum.
Ortaokul ve liseye giderken sık sık gazete, dergi alırdım. Anam-babam sıklıkla şunu derdi: “Oğlum, gazeteye verdiğin parayla bir simit al da karnın doysun.”
Lisede okurken hafta sonlarında ve yaz tatillerinde elektrik ile ilgili işyerlerinde çalıştım. Oralardan gelen paraların yüzde 90’ını kitaba, gazeteye, dergiye verdim.
Ortaokul ve lise yıllarında Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk, Tercüman Çocuk, Diyanet Çocuk gibi dergileri hastalık seviyesinde takip eder, onlardan koleksiyon yapardım.
1980-90’lı yıllarda ana akım medyanın unsuru olan Hürriyet, Milliyet, Güneş, Günaydın, Türkiye, Tercüman, Star, Sabah, Cumhuriyet gibi gazeteler şimdiki gibi etkisiz değildi. Her biri milyonluk tirajlara sahiptiler. Halk daha çok gazete okuyordu. Şimdilerde kimsenin elinde gazete görmüyorum artık.
1990 yılında İzmir’de yedek subaylık temel eğitimi için 3 ay X kışlasında bulundum. Kantinciye rica ederdim. Bana gazete getir diye. Öğlene doğru elime ulaşan gazetenin her haberini okur, katlayıp kocaman pantolon cebimde taşırdım. Bir molada gazeteyi açtım. Eğitim veren komutan molada elimde gazete bulunduğu için beni uyardı. Gazeteden neden rahatsız olduğunu hala idrak edebilmiş değilim…
30-40 yıl öncesinde Bolu’nun yerel haberlerini ulusal medyaya taşıyan birkaç çalışkan gazetecimiz vardı. Hemen hemen hepsini takip etmeye çalışıyordum. Oğuz Uçar, Metin Ferah, İlhan Önder gibi isimler aklımda kalmış. Özellikle Oğuz Bey sıklıkla ulusal çapta ses getiren haberler yakalıyorlardı.
Hürriyet gazetesi on yıllarca Türk medyasının amiral gemisi olarak görev icra etti. Manşetleriyle birçok sorunun çözülmesine aracılık etti. Hırsızlar, vurguncular ana medyanın eline düşünce itibarları yerle yeksan olurdu. Şimdilerde Hürriyet şunu yazıyor diyene rastlamaz oldum.
Oğuz Uçar Bey Hürriyet gazetesinin Bolu ofisinde çok başarılı işler yaptı. İlkel teknolojik koşullarda otobüslerle haberler göndererek halkın gelişmelerden haberdar olması için ter döktü.
Bolu’nun birçok yerel bürokratı ondan çok çekinirdi. 1999 yılındaki depremde o zamanın Valisi hakkında kimsenin yayınlayamadığı gerçekleri kamuya aktardı. Devlet memurları “civil servant” olarak ifade edilir. Memur aslında halkın hizmetçisi/kölesidir. Ancak bazı memurlar al-i kıran, baş kesen moduna geçmeyi başarı zannederler. Sonra da tarihin çöplüğünde yerini alırlar.
Kendisini ve ekibindekileri yetiştirme, geliştirme konusunda rol modeli özellikler taşıyan Sayın Uçar muhabirlik, gazete sahipliği, öğretim üyeliği, köşe yazarlığı şapkalarını başarıyla taşıyabilmiş nadir aydın insanlardandır. 42 yıldır haber, yazı, fotoğraf, yorum peşinde koşan böyle nitelikli insanlardan çok az sayıda var ne yazık ki…
Bolu’da kanaatlerine güvenilen 4-5 kişiye Oğuz Bey’i sordum. Hepsi de olumlu sözler ettiler. Bu devirde temiz gazeteci kalmak çok zor gerçekten.
Halen İzmir’de ikamet eden Sayın Uçar yazmaya, düşünmeye, üretmeye, rol modeli olmaya devam etmektedir.
Ali Özdemir
0505 220 83 85
27.01.2021