Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tüm gençlerin düşlerini süsleyecek kadar popüler bir meslek dalı olan futbol, bir oyun olarak bugüne kadar geniş halk kitlelerini en fazla etkileyen bir spor dalı olmuştur.
Çocuklar için mücadeleci bir oyun, amatörler için güzel bir uğraş, profesyoneller içinse kazanç kaynağı olan futbol günümüzün en yaygın ve sevilen spor dalı olmaya devam ediyor.
Her birimizin geriden geriye ya da fanatiklik derecesinde taraftarı olduğumuz bir futbol takımı tutkunluğumuz vardır. Galibiyetlerine sevinir, mağlubiyetlerine üzülür, beraberliklerine mazeret bulup futbol muhabbeti yaparız.
İlçemizin fanatik büyük takım tutkunları BJK’li Sait Çavuş, FB’li Cengiz Pelitli ağabey takımlarının galibiyetlerinin ertesi günü ilçe caddesinde mağrur ve gururlu yürüyüşleriyle havalarını atarlar, tebrikleri kabul ederlerdi. Takımlarının mağlup olmaları durumunda ise onları yeni bir zafer gününe kadar ortalıkta göremezdik.
Zamanımızın gençleri şanslı. Bizler öğleye kadar futbol topu tamiri ile uğraşırdık. Top oynayacak çim sahalar yoktu. Futbol ayakkabımız hiç olmadı. Boş arsalarda taşların kale duvarı görevi gördüğü, toprak zeminlerde mahalle arkadaşlarımızla zamanı unutur ancak acıkınca ve susayınca ara verdiğimiz maçlar yapar burnu açılan ayakkabımız yüzünden akşam evden paparayı yerdik. O zamanlar topla fazla mesaisi olan çocuklara evden; oğlum, evladım top peşinde koşacağına ders çalış oku bir baltaya sap ol para kazan derlerken şimdi ; oğlum, evladım, inek gibi ders çalışacağına iyi bir futbolcu olda para kazan diye ikaz eden bir zamanı yaşıyoruz.
Futbol bir yönüyle siyasete benziyor. Her iki alanında sembol isimleri kişilikleriyle kulüplerini ve partilerini çağrıştırıyorlar. Örneğin Metin Oktay, Turgay Şeren denince Galatasaray’ı, Lefter Can Bartu denince Fenerbahçe’yi, Rıza Feyyaz Beşiktaş’ı hatırlatıyor futbol severlere. Çünkü onlar 10 yıl 20 yıl takımlarını değiştirmeden sevdikleri renkler uğruna ter akıtmışlardı. Şöhret olup Tanju Çolak, Saffet Sancaklı gibi üç büyük kulüpte oynayanlar ise ne kadar ünlenseler de futbolcu Tanju, futbolcu Saffet olarak anılıyorlar.
Siyaset de öyle değil mi. Bir Deniz Baykal, bir Hüsamettin Cindoruk isimleri siyaset severlere CHP’yi ve DYP’yi hatırlatıyor. Çünkü partilerini, siyasi prensip ve ilkelerini hiç değiştirmediler.
Oysa gerek siyasette gerek sporda para ve istikbal nerde ise ben oraya giderim diyenlerin hayat maratonunda ki yerlerini ve değerlerini spor ve siyaset tarihi arşivliyor.
Ülkemizde futbol dünya ortalamasının hayli üzerinde bir ilgiyle karşılanıyor. Şimdi tüm il ve ilçelerimiz amatör ve profesyonel olmak üzere futbol takımları var. Futbol günümüzde hatırı sayılır bir sektör haline geldi. Büyük şehirlerimize devasa statlar yapıldı. Artık spora ilgi duyan her ilçenin küçük bir stadı ve çim sahası var.
Radyodan maç dinlemek eski alışkanlığımız. Geçen günlerde TRT’nin spor kanalından profesyonel ligden iki Türk takımımızın maçını dinlerken spikerin anlattığı maçta bir iki defa Türk futbolcusunun ismini duyabildim. Spiker sanki yabancı iki ülkenin maçını anlatır gibiydi. Adı Türk futbol takımı. Maç başlamadan önce İstiklal Marşı okunuyor örnek Galatasaray Antalya maçı. Milli marşı okuyan tek kişi yok. Kimi yere bakıyor, kimi havaya. Futbolcuların hepsi yabancı. Galatasaray 5-0 galip. Yabancı gol atıyor Galatasaraylı onunla gururlanıyor. 5 gol yiyen Antalyaspor kadrosunda da 4 kıtadan ve 8 ülkeden 27 yabancı futbolcu bulunuyor.
Hani nerede yerli ve millilik. Milli ve yerli sporcumuza niçin sahip çıkmıyoruz. Türk seyircisi kendi ülkesinin çocuklarına değil yabancılara güven duyuyor. Türk futbolu bu duruma niçin düştü, neden düşürüldü. Devasa stadyumlar yaptık yapıyoruz niçin dünya futbolunda yokuz.
Bizler GS, FB, BJK üç büyük kulübün taraftarları sevdiğimiz kulübün kadrosunu ezbere sayardık, bilirdik. Şimdi bir kaçının ismini ancak hatırlayabiliyoruz.
Arnavutluk takımını deplasmanda 2-0, Moldova’yı 4-0 yendik. Yerli hoca Şenol Güneş yerli ve milli futbolcularımızla kazandığımız bu zaferden duyduğumuz mutluluk farklı. Milli marşımızı söyleyen 11 Türk futbolcusu ve de dünya futbol rekabetinde galip gelerek milletimizi gururlandıran milli ve yerli sporcularımız, bizim çocuklarımız…
Takımlarımızın sahaya bu kadar yabancı futbolcuyla çıkmalarının ülke futboluna bir katkısı olmayacağını futbolla ilgilenen herkes görüyor. Hazır yetişmiş futbolcu transferleri kulüplerimizin alt yapılarını iyice ihmal etmelerine de neden oluyor.
Türkiye de ki kulüpler birliğinin Türk futbolunun içine çekildiği yabancı sınırlaması tartışmalarını biran önce gündemlerine alıp milli ve yerli bir uygulamaya geçmelerinin zamanı geldi geçiyor diye düşünüyoruz.
Ülkede bunca işsiz, iş arayan üniversite mezunlarımız ve fakirimiz varken yabancı ülkelerin yaşlı futbolcularını ve antrenörlerini abat etmenin manası yok…
Kadim kültürümüz “En faziletli iktisat, bollukta yapılan iktisattır” diyor.
Not: Değerli hemşerimiz Mehmet Sarı’nın hak etmiş olduğu başarılarını kutluyor, Amasya’mıza yapacağı hizmetlerde muvaffakiyetler temenni ediyoruz.