BİZİM MAHALLE..

0
188

Sonbaharda kapıya yığılan odunlar, odunları kesen hızarın sesiyle birlikte etrafa yayılan talaş kokusu, gürül gürül yanan Kuzine sobanın üstünde tıkır tıkır pişen yemeğin kokusu, çaydanlıktan taşan küçük damlacıkların cızırtısı, sobanın fırınında patatesler… (mutlaka Niksar patatesi olacak, babam başkasını yemezdi)

 

Akşam gezmelerinde çayın yanına ikram edilen püskütleri (bisküvi) kapış, kapış yemeler, Asiye teyzenin bir ayvayı beşe altıya bölüp herkesi gönüllemesi, Cemil amcanın çok sesli dinlediği ajansı (haberleri) bütün mahallelinin de mecburen dinlemesi, İlçenin tek yazlık/kışlık sinema sahibinin komşumuz olması nedeniyle sinema konusunda torpilli oluşumuz, Ayşe ablanın bahçesinde bahçe sulama için briketten yapılmış, tulumbayla su çekip dolduranların girmeye hak kazandığı havuzu.

 

Çok uzak sandığımız çarşı, köşebaşındaki kırık çeşme, tıklım tıklım Perşembe Pazarı, Fahrettin Konyar’ın kırık leblebisi, erdem şekeri, Nazım ağbinin terzi dükkanından derinden gelen Türk Sanat müziğinin mahalleye pembe bir bulut gibi yayılışı, Atatürk sevgisi iliklerine kadar işlemiş (H)Atice (Kaya) ablanın taa uzaklardan gelen sesi, Esma ablanın biber kızarttığının kesinliği, hacı yengenin tulin kedisi, Vahdettin agbinin iyilikle konuşan gözleri.

 

Babamın (Ziraatcı Ahmet) elinde gazetesiyle ve huzurla dükkandan gelişi, annemin Pazartesi temizliği, Şakire teyzenin bahçesine kaçan topun akıbeti. Fırıncılardan (komşumuz) alın ekmeği diye seslenen anneler, kapı önünde oturmalar, Adil amcanın fötr şapkasıyla ve sanatçı ruhuyla küçük büyük demeden herkesi selamlayışı, sokakta oynanan yakartoplar, saklambaçlar ve çokça eğlendiğimiz oyuncaksız yıllar.

 

Sezen Aksu’nun dediği gibi “Hani hiç kimse ölmemişken, eskidendi, ah eskiden…

Gülfer Öztürk Özcan

Yorum Ekle