Umut Pelitli –
Boraboy Gölü Türk basınında, İstanbul’un bir zamanlar güzide mesire yeri olan Kağıthane ile eş tutulmuş ve bir çok övgüye mazhar olmuştur. Kimisi yeryüzü cenneti derken kimisi de İsviçre göllerinden daha güzel olduğunu satırlarında ifade etmiştir.
1930’lu yıllarda Erbaa’ya bağlı bir köy olan Boraboy o dönemin de en çok rağbet edilen mesire yeriydi. O yıllarda yaz mevsiminin gelişiyle göl kıyıları yine bugünkü gibi şenleniyordu. Bu şenliğe Erbaa Belediyesi’de gönderdiği bando ekibiyle katkıda bulunuyordu. Bu konuda 20 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesinde bir haber yer almıştır.
Yine aynı yıl Akşam Gazetesi Samsun muhabiri olan Zarifi M. Atamer’in Boraboy Gölü için “Yeryüzünün cenneti Boraboy gölüdür” başlığıyla kalema aldığı yazı Boraboy Gölü için bir davetiye niteliğindedir.
Yeryüzünün cenneti Boraboy gölüdür
1300 metre irtifada bulunan bu gölün güzelliğine ve alabalıklarına doyum olmaz
Samsun (Akşam) Bazı avcı arkadaşlarım Akdağ’ın eteklerinde fevkalede güzel manzaralı bir sayfiye bulunduğunu anlatır durur ve burasını medhü sena ederek göklere çıkarırlardı. 1300 küsür yükseklikteki kokulu çamlarla muhat berrak bir göl, güzel hava, buzlu sular, meyvalar, alabalıklar… <Boraboy Gölü>
O kadar medhettiler ki nihayet bu güzel yeri ben de görmeğe karar verdim. Bir gün evvelinden bir arkadaşımla birlikte hazırlıklarımızı yaparak, av takımlarımızı da yanımıza alarak geçen hafta cumartesi günü Boraboy’a gitmek üzere erken otomobillerle yola çıktık.
Vilayetimizin asfalt kadar düzgün ve güzel olan yollarında, latif manzaralar arasında üç saatlik bir yolculuktan sonra Tokad vilayeti hududuna Destek nahiyesine geldik. Samsundan buraya tam yüz killometre katetmiş bulunuyorduk. Bu mesafeyi üç saatte katedişimize bakılarak yolların bozuk olduğu zannedilmesin. Zira biz Kavakta, Akdağ madeninde ve Ladikte tevakkuf ederek oradaki dostlarımızla bir müddet görüşmüş ve bu yüzden bir buçuk saat kadar vakit kaybetmiştik.
Destekte Boraboy gölünün yolunu öğrenerek dört kilometre kadar devam eden bir toprak yolu da aştıktan sonra küçük Boraboy köyüne vardık. Burası bol meyva ağaçlı şirin bir köydür. Köyden yanımıza aldığımız bir kılavuzla gölün yolunu tuttuk. Üç kilometre kadar gittikçe yükselen dağa patika yolundan müşkülatla ilerleyerek gölün 200 metre yakınına kadar tırmandık. Otomobili daha yukarı çıkarmak imkansız olduğundan burada bırakılarak göle yaya olarak çıktık. Bizden bir gün evvel gelen arkadaşlar gölün kenarındaki gölgelikte oturmuşlar, öğle yemeği olarak yiyecekleri kuzuyu kızartıyorlar, bir kısmı da gölde balık avlıyorlardı.
Manzara cidden güzel ve harikulade idi. Tahminen bir kilometre kadar uzunlukta girintili çıkıntılı berrak bir göl; dört yanını yüksek, kokulu çam ağaçlar kaplamış. Etrafa latif bir koku yayılıyor. Su o kadar berrak, o kadar berrak ki, etrafın manzarası suya aksetmiş. 1300 küsür metre irtifada içinden kaynıyan ve bir tarafından küçük bir şelale yaparak alçaklara dökülen ve biraz ileride bir tarafından küçük bir çay meydana getiren bu güzel suyun içinde dünyanın en kıymetli balığı bulunuyor.
Alabalık. Yerlerde çam yosunu ve çam sakızından başka bir şey görünmüyor. Gölün yamacında çamların dibinden fışkıran bir âbı hayat var. Samsundan beraberimizde götürdüğümüz meyvaları soğuturuz diye arabaya aldığımız bir kalıp buzu, orada bizi bekliyen köylüler gördükleri zaman:
— İlâhi bey, buraya da buz iletirilir mi hiç? Bizim suyumuz buzdan soğuk… dediler.
Hakikaten bu su, buzdan soğuktu. Bir kenara bıraktığımız üzüm salkımları birkaç dakika zarfında buğulanıverdi. Bu kadar soğuk olmasına rağmen, terli terli içtiğimiz bardaklar dolusu sular da insana hiç dokunmuyordu. O gün bol bol balık avlamakla ve serinlerde istirahat etmekle vakit geçirdik. Gece burası başka bir manzara arzediyor.
Ertesi günü de balık avlamakla ve civarda dolaşmakla geçirdik.
Bizim geleceğimizi haber alan nahiye müdürü de bizimle beraberdi. Dünyanın beş kıtası içinde pek nadir bulunan bu güzel sayfiye yerini maalesef bugüne kadar bilemiyorduk.
Destek nahiye müdürü şimdi gölün yanma rahat çıkılabilmesi için civar köy halkile birlikte bir yol yaptırmakla meşguldür. Bu yol yapıldıktan sonra göle gelen ziyaretçilerin artacağı şüphesizdir. Şimdi gölde iki kayık vardır. Arkadaşlar bir de kulübe inşa ettirmişlerdir. Yavaş yavaş burasını hakikî bir sayfiye yeri haline sokmak mümkün olacaktır. Burasını bir defa gören artık bir türlü unutamıyor.
Ben burasını cennete benzettim yer yüzü cenneti…
Zarifi M. Atamer
İlgili Gazete > Boraboy-Aksam-27-08-1939
1946-1950 yılları arasında Erbaa’da kaymakamlık yapan Enver Saatçigil geliri depremlerden zarar gören Erbaa ilçesine bağışlanmak üzere kaleme aldığı “Dünkü Bugünkü Erbaa” isimli kitabında kendisinin de çok etkinlendiği Boraboy Gölü’nün güzelliklerinden bahsetmiştir.
“…. Fakat evvelce Erbaa mıntıkasında bulunan halen Taşova ilçesi arazisi içinde kalan bu muhitin en üstün mesire yeri Boraboy Gölü’dür. Bu gölün yüksek dağların üstünde olması, etrafının çam ağaçlarıyla bezenmiş bulunması, göle müstesna bir güzellik verir. Ne yazık ki henüz bu sayfiye yerinden tam manası ile istifade edilememektedir. İsviçre göllerinden daha güzel ve daha iç açıcı Boraboy’un Erbaa ve Taşova için değil hatta, bütün Türkiye için cidden en üstün evsafta bir dinlenme ve eğlence yeri olmasını görmek memleket hesabına en büyük kazanç olacaktır.
Mamafih bu gölün rağbet bulması için 1946 yılında çok güzel bir otel inşasına teşebbüs edilmek suretiyle gerekli alaka gösterilmeye başlanmış bulunmaktadır.
… ”
Enver Saatçigil – 1946-1950 Erbaa Kaymakamı, Dünkü Bugünkü Erbaa, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1947
1949 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü vatandaşlara yaz ayları içine programlı bir sayfiye hayatı temin etmek maksadıyla beş yıllık bir plan hazırlar. Her yaştaki vatandaşın temiz havaya çıkmasını, programlı, ucuz bir sayfiye hayatını geçirmesini ve beden eğitimini sağlayacak olan müesseselerden biri de Boraboy Gölü olarak belirlenmiştir. Amasya-Tokat ve Çorum yöresinde yaşayan vatandaşlarımıza 15’er günlük devreler halinde hizmet verecek olan bu kamplar 1950 yılında iktidar değişikliği sebebiyle bu proje durdurulmuştur.
İlçemizin 1953 yılında Amasya’ya bağlanmasıyla beraber Boraboy Gölü Amasya ili içinde öne çıkmıştır. Bugün 12 Haziran Festivali olarak kutlanan etkinlik o yıllarda Atatürk Günü olarak kutlanıyordu. 1961 yılına ait Ulus Gazetesi’nde çıkan haberde Atatürk Günü etkinliğinde Boraboy Gölü’ne bir gün ayrılmıştır. Programın son günü gölde yapılan çeşitli etkinlerle kutlanmaktaydı.
> > 1970/1972 TAŞOVA’DAN İZLER… (Boraboy Gölünün geçmişine ışık tutan bir yazı)