Bir ülkenin kalkınmasında, insanların mutlu yaşamasında coğrafi etken, doğal kaynaklar, halkın kültür ve uygarlık düzeyi, yönetim biçimi gibi faktörler önemli yer tutar… Bunlar içerisinde en önemlisi kültür ve uygarlık düzeyidir… Bir toplumun kültürü, binlerce yıllık ataların emek, bilgi, göz nurunun bugüne yansımasıdır, bugünkü nesilde yaşamasıdır. Yüksek kültürler, yüksek medeniyetleri oluşturur…
Anadolu büyük uygarlıkların doğduğu bir yerdir… Anadolu insanının tarihi, coğrafi, kültürel özellikleri tarihin her döneminde yüksek olmuş ve her devirde Anadolu’da güçlü devletler kurulmuştur.
Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti de dünyanın sayılı güçlü ülkelerinden biridir… Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de zaman zaman iç karışıklıklar, savaşlar, ekonomik, doğal… felâketler olmuştur. Böyle zamanlarda, millet birlik ve beraberlik içerisinde ve güçlü olursa, felâket veya kriz kolay atlatılır.
Türkiye’nin halkının daha mutlu, devletinin daha güçlü olabilmesi için; her şeyden önce bilime, sanata, zanaata… verdiği önemle bağlantılıdır… Coğrafi koşullan, Doğal kaynaklan ne kadar zengin olursa olsun bu varlıkları bu güzellikleri iyi işletecek, daha verimli hale getirecek bilim, sanat, zanaat adamları yoksa… ülke kısır, verimsiz çöl gibi kalır… İnsanlar varlık içerisinde yokluk çekerler…
Biz arzu ederiz ki; dışarıdan borç alan değil, başka devletlere borç veren bir Türkiye olsun. Yine biz isteriz ki; dış satımı dış alımından fazla olsun. İsteriz ki; Dışa bağımlı değil kendi kendisine yeterli, ulusal sanayi gelişmiş bir Türkiye olsun… Bu ideal isteklerimizi çoğaltabiliriz. Bu istek ve ideallerimizin gelişmesi için bilime, kültüre, sanata, eğitime, çalışmaya, incelemeye, araştırmaya, geliştirmeye önem vermeliyiz. En büyük şehirlerimizden köylere kadar her yerde “AR-GE” kurumlarımız olmalı… Bir tarım işletmesinde dahi toprağa ne ekileceğine, ne dikileceğine… üretilen ürünün nasıl değerlendirileceğine bilim adamları “AR-GE” kurumları karar versinler.
Birkaç gün önce Amasya’da Bilim Sanat Araştırma Merkezi tabelasını gördüm… Çok ilgimi çekti… Merakla bu kuruma gittim… Çok değerli öğretmenlerimiz tarafından; üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuklara haftada iki gün ders verdiklerini ve bilimsel çalışmayı, bilim ve sanatın gelişmesi için deneyler, gözlemler, araştırmalar… yaptıklarını; Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak seksen bir ilde kırk beş adet Bilim – Sanat Araştırma Merkezi olduğunu öğrendim… Sevindim… Aslında gönlüm arzu ederdi ki, büyük laboratuarlarımız gözlem ve inceleme, araştırma merkezlerimiz olsun… Ziraat, tıp, elektrik-elektronik, kimya, fizik, enerji, gökbilimi, savunma… konularında çalışan çok sayıda bilim adamlarımız yeni keşiflerde, yeni icatlarda bulunsunlar… Hatta, ülkemizi bu merkezlerde yetişmiş bilim adamları yönetsinler…
Kanıma göre, ne zaman ülkemizi, dürüst, çalışkan, idealist… bilim adamları yönetirse ve ülkemizde gerçek bilim adamları çoğalırsa; işte o zaman Türkiye daha güçlü olacak ve halkımız daha mutlu yaşayacaklardır…
Bilim adamının nasıl yetiştirileceği konusunu da bu konuda yetişmiş eğitimciler bilir… Büyük düşünür Mümtaz TURHAN’ın dediği gibi “Bir toplumda sayısız kuşakların emeği, dişiyle, tırnağıyla, didine didine elde ettiği kazancı hiçe indirmek istiyorsanız: İki kuşağı eğitimcilik göre-vinden alıkoyunuz. Vahşet devirlerine doğru ilk büyük adımlar atılmış ve belki vahşetin eşiğine varılmış demek-tir.”(1) En iyi eğitim de bilimsel yöntemlerle, inceleyen, araştıran, düşünen, yenilikler, keşifler, icatlar… yapabilen insanlar yetiştirmekle sağlanır.
Hoşça kalın