9 Ağustos 2008. Samsun’dan Ordu’ya doğru yola koyuldum. Çocuklarım; bu ayda fındık toplama mevsiminde Ordu’da oldukları için onları ziyarete gidiyordum.
Ordu’ya saat 12.00 suları varmıştım. Herkes fındık toplama telaşında. Gözlerinin gelen misafiri bile gördüğü yok. Amelelere yapılan yemekle karnımı doyuruyorum.
Çocuklar etrafımda pervane olmuş bir vaziyette hasret gideriyoruz.
Yemek sonrası yine fındık toplama mesaisi başlıyor.
Bende çocuklarla vedalaşıp, Akkuş üzeri Taşova’ya doğru yol alıyorum.
Ünye üzeri Akkuş arası yaklaşık
Rakım yükseldikçe üşüyorum. Camı kapatıyorum. Allah’ın bir lütfu işte. “Buralar sanki doğal bir klima” diyorum kendi kendime…
Bu arada Niksar’a doğru yaklaştıkça sıcaktan bunalıyorum.
Niksar’a girdiğimde “Ne kadar değişmiş buralar” derken bir Polis otosu beni karşılıyor. Arabayı süren Polis Memuru “Burası ters yol ağabey” diyor. Birden Gölcük’te depremde kaybettiğimiz kardeşim Ali geliyor aklıma… kardeşim yerine koyduğum Polis birden “BENİ TAKİP ET AĞABEY” diyordu. Polis otosu önde, ben arkada dar sokaklardan geçerek yol alıyorduk.
Sanki; Alim birden karşıma çıkmışta, bana eskortluk yapıyordu. Böyle bir duyguyu anlatabilmek için böyle bir olayı yaşamak lazımdı.
Niksar çıkışında Polis otosu durdu. Ben yanlarına teşekkür için yaklaştım. Arabayı kullanan Polis Memuru camı indirdi. Göz göze geldik. “Ne kadar da bizim Ali’ye benziyor, Kardeşim niyetine gidip, teşekkür için sarılsam boynuna” diye içimden geçmesine rağmen, buna cesaret edemiyorum.
“Ağabey bu yol seni Erbaa’ya götürür. İyi yolculuklar” derken, bende onlara teşekkür edip, iyi vazifeler diliyorum.
O bilmese de ben ona bizim Ali demiştim bir kere… evet, bizim Ali, sanki Niksar’da beni karşılamış, Taşova yolunu bulmama yardımcı olmuştu.
Bu olay sonrası arabada çalan müzik ve gözyaşlarım artık bana eşlik ediyordu.
Çünkü bir Ali’mi Gölcük’te, diğer Ali’mi Niksar’da bırakmıştım.
Ali’msiz geçen yıllara… Ne kadar zormuş kardeş acısı…
17 Ağustos 1999 tarihinde depremde kaybettiğimiz Şehit Polis Ali Öztürk kardeşim seni hiç unutmadık. Üç yetimin, yani emanetin, bizim emanetimizdir artık…
“Sen rahat uyu” canım kardeşim…
Ağabeyin Hasan Öztürk