Bayramın ilk günü bugün. İlk gün her kurbanda olduğu gibi yine Taşova’lı kurban kesme telaşında…
İkinci günü sokaklar bomboş. Birkaç çocuk, banka önünde ellerinde poşet bizim bir vakit yaptığımız gibi şeker toplama yarışında…
Dostlarımı görmek ümidiyle pes etmeksizin dolaşıyorum ıssız sokaklarda… Taşova’nın emektarları ile karşılaşıyorum. Naci ağabeyin mekânında çay içip soluklanıyorum. Tevfik, Feridun ile de üçlü bir sohbetle moral bulmaya çalışıyorum. Feridun; sitem ediyor, yine bayramda Taşova’ya gelmeyip de ilçemizi yetim bırakanlara…
Oturmak için yer ararken, Adnan Yıldırım’la karşılaşıyoruz. Her sene Taşova’ya gelmeyenlerin inadına 3-4 kez gelmeyi başaran sadık dostumda imkanı olduğu halde gelmeyenlere içerliyor. Taşova’yı öksüz bırakanlara bir kez de o sitem ediyor..Adnan’la birlikte, eski okulunu ziyaret ediyoruz.. Okul müdürü Fatih Ocak ise, çok sıcak bir şekilde karşılıyor du bizi… az sonra Ömer Kuru’da dahil olmuştu bu sıcak ortama ..
Akşam Torunlar halı sahada eski topçular maç yapacaklar. Gurbetten gelenlerle- Taşovaspor’un eski futbolcuları…..
Maç kıran kırana geçiyor. 20’lik delikanlı gibi koşanlar bile var. Maçı tamamlayamaz sandığım Tevfik ve Adnan bile 5-5 berabere biten maçta sonuna kadar mücadele ettiler ve maçı sağ-salim bitirdiler..
Bayramın 3. günü Taşova çok hareketli ve de sıcak. Dostlarımla ancak, 3. günde bayramlaşabiliyorum. Tekin Kılıç, Recep Konyar, Suat Bayrak, Zeki Soyal, Burhan Kop, Eyüp Kuru, Mutlu Gündüz, Ankara’dan Burhan Keleş ağabeyim ve daha nice dostlar…
Akşam; Fazlı Kuru ağabeyi arıyorum. Kendisi HES ile ilgili sorunlara kayıtsız kalınmasından dert yanıyor.
Taşovalı’nın bu konuda platformun çalışmasına destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü santraller; çevre ile ilgili tahribata yol açacak ve yapılması düşünülen organik tarım içinde büyük bir tehlike oluşturacaktır. Hiç değilse bu konuda YALNIZ TAŞOVA’MI yine öksüz ve yetim bırakmayalım.
Bayramın bu gün son günü. Sabah saat 08.00… sela veriliyor. Çocukluk arkadaşım Mustafa Önal’ın babasının vefat haberiyle güne üzüntü ile başlıyorum. Geçen hafta Seher Soyal annemiz, bu haftada İsmet Ağa (Yılmaz) ve şimdide İrfan Önal amcamız……
Dünyanın hoyratlığı, zamanın acımazsızlığı ve de mukadderat diyorum. Sonbaharda dökülen yapraklar yetmezmiş gibi kışın dondurucu soğunda bile döküm devam ediyor…