Amasya Üniversitesi 14-17 Şubat 2019 tarihinde Amasya’da gerçekleştirilen “Uluslararası Ekonomi Toplum ve Kültür Sempozyumu”na ev sahipliği yaptı.
Sempozyuma bilimsel bir makale ile katılan ilçemizin yetiştirdiği Eğitimci-Yazar Ercan Aydın ile yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.
MUHABİR: 14-17 Şubat 2019 tarihinde Amasya Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Toplum ve Kültür Sempozyumuna ev sahipliği yaptı. Sempozyuma bilimsel bir makale ile katıldınız. Sempozyum nedir önce kısaca ondan bahseder misin?
ERCAN: Sempozyum bilim şölenidir. Sempozyum programı içinde bir çok panel düzenlenir. Yerli ve yabancı bilim insanları çalışma yaptığı bilimsel konu ile ilgili konuşma yapar. Bilim şöleni derken en yeni çalışmalar meraklısına nakledilir. Bu sempozyum çok güzeldi. Katılımda o derecede idi.
MUHABİR: Biraz bildirinizden, makaleniz ile ilgili tebliğinizden bahseder misin?
ERCAN: Benim makalem, Bilgi Çağının Lokomotifi Kaotik İşletme Modeli idi. Konuya söyle gireyim, sanayi çağı piyasaları statik/düzenli tanımlamıştı. Statik piyasa tanımlarına göre işletmelerini de statik tanımlamıştı. Günümüz ticari işletmeler böyledir. Ne var ki işletmeler düzenli tanımlanınca etkinlik ve verimlilikte hantal yada canavar yapılar olarak kendini gösterdi. Sonuçta da işletme modelleri kendini tekrar etmeye başladı. Hantallık sorununu çözmek için 2003 yılında enflasyona göre geliştirilen muhasebe sistemine geçildi. Burada statik işletmeler ile statik tanımlansa da dinamik piyasa koşulları vardı ve bu koşullarla bir uyum hedeflenmişti.
Ne var ki beklenen etkinlik ve verimliliğe yine ulaşılmadı ya da şöyle diyelim, “enflasyon muhasebesi” piyasa-işletme uyumu açısından yetersiz kaldı. Düzenli yada statik işletmeler için kısmı esneklik anlamına gelen “eflasyon muhasebesi” dinamik piyasa koşullarını karşılamak için yetersizdi. Şimdi içinde bulunduğunuz Bilgi Çağı, ontolojik olarak ve hatta karlılık olarak kaotik, çalkantılı, akışkan veya salınımlı piyasa koşulları tanımlamaktadır. Bu piyasa koşullarına göre esnek, salınımlı yada çalkantılı tanımlanmış işletme sistemine ihtiyaç vardı.
MUHABİR: Peki, ne yapacağız, nasıl yapacağız, ne demek istiyorsun, ya da Bilgi Çağı nasıl bir işletme sistemi öngörmektedir?
Bu soru için şöyle cevap vermek isterim; Bilgi Çağının kendi bilimsel metodoloji ve kendine has sistemi vardır, işte bunlar bilim dünyasında çok çok yeni konular. Bilgi çağının metedolojisi kaos kuramı, karmaşıklık kuramı ve fraktal geometridir. Bilim felsefecileri bunlara yeni Rönesans diyor. Bu bilim bir çok alanda çığır açtı. Cep telefonu iletişimde çığır açmıştı değil mi? Tıpta, modada, ekolojide, sanatta, sinemada, uzay araçlarının sıvı aktarım sistemlerinde vs. Ama ekonomi halkası eksik kaldı. Bir türlü çığır açan etkisi görülmedi. Bu açıdan kendine göre geliştirmiş bir işletme modeli henüz tasarlanmış değildi. İşte bu üzerinde çalıştığım Kaotik İşletme Modeli şu an dünyada çalışılmış ilk ve tek model özelliği taşıyor. Bunu çok rahat söylüyorum. Enflasyon muhasebesi üzerinden konuya devam edecek olursam, kısmi esneklik anlamına gelen enflasyon muhasebesi tek başına hantallık sorunu için çözüm getirmedi. Bunun yanında işletmeler de fonksiyonları itibari ile esnek veya akışkan tanımlanmalıydı ki esnek, akışkan ya da kaotik bir modele ulaşılsın piyasa koşulları ile senkronize bir işletmeye ulaşılsın. Karlılık, etkinlik verimlilik buradadır… Sempozyumda dinleyiciler o gün Bilgi Çağının en büyük enstrümanından birine yani yeni bir İşleme Modeline Şahitlik etti. Göreceksiniz Bilgi Çağında veya geleceğin dünyasında bu çalışmalarım daha büyük anlamlar ifade edecek. Bilirsiniz, Bilgi Çağında bir çok yenilik oluyor ve yenilikler kapanın elinde kalıyor. Bizde öyle yaptık, önemli bir alanı kapattık. Ve ben bir Taşovalı olarak, Bilgi Çağına lokomotiflik edecek modeli bilim dünyasında tanıttıkça bu şekilde ilçemizin adını da dünyaya duyurmuş olacağım. Zaten olan buydu. Konuşmaya başlarken Taşovalıyım diye başlamıştım.
MUHABİR: Katılım nasıldı, biraz ondan bahseder misin?
ERCAN: Katılım iyi idi. Bazı akademisyenlerin kaos kuramı, karmaşıklık kuramı ve fraktal geometriden haberi yokmuş. Böyle bir literatür mü varmış diyen oldu.. Konu ekonofizik konusu olunca tabi, multidisipliner bir konu, henüz literatürden bir çok kişinin haberi olmaması normal. Bunu sorun etmiyorum. Yine bir profesör hocam, bu sempozyumun en ilginç konuşmasıydı dedi. Bunun gibi gelişmeler oldu.
MUHABİR: Bilgi Çağı sana göre ne getirecek?
ERCAN: Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Bildiğiniz üzere ünlü fütürolog Alvın Toffler insanlığı üç dalgaya ayırmıştı. Tarım, sanayi ve bilgi çağı. Tarım çağında yaşayan birine sanayi çağına geçeceğiz ve modern devlet sistemi kurulacak deseydik, inanır mıydı? Monarşi yerine modern devlet sistemi kurulacak ya da kuvvetler ayrılığı prensibine göre devlet kurulacak deseydik anlatabilir miydik? İşte Bilgi Çağı da böyle yepyeni bir devlet sistemi ile gelecek. Kuvvet prensipleri itibari ile tabi. Modern devlet sisteminin ya da kuvvetler ayrılığı prensibinin gelişmiş halinden bahsetmiyorum, e-devlet uygulamasından hiç bahsetmiyorum, bahsettiğim yeni bir sistem, devletler yepyeni bir kuvvetler bileşeni oluşturacak diyorum. Böyle yeni bir devlet sistemi olacağı öngörüsünü şu an ilk defa duyuyorsunuz. Bilgi Çağı yeni bir devlet sistemi getirecek. Çünkü Bilgi Cağının yeni ürünleri ve yeni ürünlerin yeni mülkiyet tanımları bunu gerektiriyor. Hatırlayacak olursak, işte bu gereksinim yüzden Uber taksi ile klasik taksi İstanbul’da sorun yaşamıştı. Daha bir ton sorun yaşayacağız. E-ticaret siteleri ile super market zincirleri arasında yaşandığı gibi, altınla bitcoin arasında yaşanan gibi, müzik marketleri ile youtobe arasında yaşanan gibi, cep telefonu ile sabit hatlar arasında yaşananlar gibi. Burada saydığım karşılaştırma tamamen sanayi çagı ile bilgi çağı karşılaştırmasıdır. Ve sanayi çağının bu devlet sistemleri yeni mülkiyet tanımlarını kaldıramayacak. Elbette işletme modelleri de değişecek. Sonuçta göreceksiniz bilgi toplumu refahı paylaşacak bir toplum olacak. Benim baktığım yerden bakılabilirse durum açık seçik görülüyor aslında. Belki başlangıçta sorunlar olacak ama artık insanlık kıyamete kadar mutlu yaşayacak. Kıyametin kopacağı tarih ise şu ana kadar yaşanan insanlık tarihi kadar uzak bir tarihtir tabi. Kimse 5, 10, 30 yada 50 yıl yada bin yıl sonra kıyametin kopacağına dair endişe içine girmesin diyorum. Bu “yakında kıyamet kopacak” yaygarası konusu da sanayi çağının çokça istismar ettiği psikolojik sömürü aracıdır. Oysa yeni bilim, psikolojik sömürü araçları açısından da çok yeni şeyler söylüyor…
MUHABİR: Son olarak ne söylemek istersin?
ERCAN: Son alarak, Bilgi Cağını iyi okumalıyız diyorum. Şimdi yeni bir Rönesans’a giriyor dünya. Bunda geride kalamayız ya da kalmamalıyız. Yeni bir dünya var artık. Örneğin 2018 Davos zirvesinde bu tür yenilikler ele alınmıştı. Geleceğin işletmeleri ve iş dünyası nereye gidiyor konulu bir zirve idi. Şimdi burada bahsettiğim konular ele alındı kısacası.. Dünya nasıl olacak sorusuna cevap aradılar orada. Bilim dünyasını yakından takip eden biri olarak söylüyorum: inanın bana Türkiye geleceğin dünyasında bilim açısından bir tık ilerde. Yapılan bilimsel çalışmalar itibariyle diyorum tabi. Bunun ne demek olduğunu sempozyumda bir kez daha gördüm. O kadar enteresan tebliğler dinledim ki yeniden doğmuş gibi oldum. İnanılmaz bir umut içindeyim. Ülkemizde gerçekten çok ciddi bilim adamları var. Bilimin birazcık önü açılması gerekiyor sadece. Herhalde bu dediğim önemli bir konu olsa gerek.
Taşova gazetesine teşekkür ederim. Bana bu bilgileri paylaşma fırsatı verdiğiniz için.
Tüm hemşehrilerime selam ederim. Beni takip etmeye devam etsinler. Yakında ben de kendi ölçülerim içinde dünyaya doğal olarak Taşova’nın adını duyuracağımı ve insanların çokça Taşova adını anar hale geleceğini iddia ediyorum.