AFRİKA: İNSANLIĞIN METAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜ KITA (BÖLÜM 4)

0
64
Afrika’ya bakıldığında uzun süre sadece tek bir şey görüldü: insan gücü.
Toprağıyla, kültürüyle, tarihiyle değil; bedeniyle, kasıyla, dayanıklılığıyla.
Afrika, sömürgeci dünyanın gözünde bir kıta değil, bir pazardı.
Satılan şey altın ya da fildişi kadar, hatta onlardan da fazla insandı.
Köle ticareti, tarihin bir yan ürünü değildi. Tesadüf hiç değildi.
Bu, bilinçli olarak kurulan bir ekonomik sistemdi.
Afrikalı erkekler, kadınlar, çocuklar köylerinden toplandı.
Zincire vuruldu.
Gemilere dolduruldu.
O gemiler sadece insan taşımıyordu;
insanlığı da taşıyordu.
Ve okyanusta onu yavaş yavaş boğuyordu.
Aileler parçalandı.
Diller susturuldu.
İnsanlar, isimlerinden bile koparıldı.
Bir numaraya, bir bedene, bir fiyata indirildi.
Avrupa ve Amerika’daki plantasyonlar
bu emekle kuruldu.
Şeker kamışı, pamuk, tütün köle emeğiyle büyüdü.
Sanayi devriminin temeli
Afrika’nın zincirlenmiş insanlarıyla atıldı.
Ama bu gerçek, uzun süre anlatılmadı.
Okullarda kölelik, kısa bir paragraf olarak geçiştirildi.
Acılar istatistiğe dönüştürüldü.
Fail belirsizleştirildi.
Oysa bu sistem,
“medeniyet” iddiasıyla yürütüldü.
“Uygarlaştırma” bahanesiyle sürdürüldü.
Afrika halklarına “siz çalışmayı bilmiyorsunuz” dendi.
Sonra zorla çalıştırıldılar. “Siz tembelsiniz” dendi.
Ama onların emeği olmadan
Batı’nın refahı mümkün değildi.
Bugün Avrupa’nın müzelerinde sergilenen eserler,
Afrika’nın talan edilmiş hafızasıdır.
Bugün küresel eşitsizlik konuşulurken,
Afrika’nın yoksulluğu “geri kalmışlık” diye açıklanır.
Oysa bu yoksulluk üretilmiştir.
Planlanmıştır. Sürdürülmektedir.
Afrika sadece sömürülmedi;
aynı zamanda suçlandı.
Yoksulluğunun sorumlusu ilan edildi.
Ben Afrika’ya baktığımda,
insanın nasıl metaya dönüştürüldüğünü görüyorum.
Değerinin kas gücüyle ölçüldüğü bir dünya görüyorum.
Ve şunu açıkça söylüyorum:
Bu, insanlık tarihinin en büyük utançlarından biridir.
Ve bu utançla yüzleşmeden, ne demokrasi samimidir ne de insan hakları.
Bir sonraki bölümde,
sömürünün daha “sofistike” ama en az bu kadar yıkıcı biçimini;
Hindistan ve Güney Asya’da açlıkla terbiye edilen uygarlıkları anlatacağım.
İsmail Erdal – Emekli Eğitimci

 

Yorum Ekle