“Muhtar Koca Fatma’nın Gölgesinde Yükselen Taşova. Bir Kadının İzinde Kurulan İlçe”
İsmail Erdal’ın Kaleminden
Çocukluk yıllarımda, Taşova sokaklarında iri yapılı, başı dik, bastonuna yaslanmış bir kadının ağır ağır yürüyüşü dikkatimi çekerdi. Üzerindeki düzgün kıyafetler, çevredeki esnafa gösterdiği saygı ve onların ona duyduğu hürmet, bu kadının sıradan biri olmadığını anlamamı sağlardı. Her Perşembe kurulan pazardan sonra, Çağpar Caddesi boyunca yürür, dükkanlara uğrayıp hâl hatır sorardı. Okuldan çıkıp babamın manifatura dükkanına gittiğimde, bu kadının orada babam ve diğer esnafla birlikte çay içtiğine defalarca tanık oldum. Bir gün merakla sordum:
— Baba, bu kadın kim?
Babam gülümseyerek yanıtladı:
— Oğlum, o kadın bu ilçenin temelini atan kişidir. Adı Fatma Darıcı, ama herkes ona “Koca Fatma” der. Yemişenbükü’nü Taşova yapan kadındır o.
Mücadelenin ve Şefkatin Simgesi:
Koca Fatma’nın nüfus kayıtlarındaki doğum yılı 1888’dir. 80 yıllık ömrüne yalnızca köyünü değil, bir bölgenin kaderini şekillendiren mücadele ve hizmetleri sığdırmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında, erkekler cephedeyken o, atına atlayıp mavzerini omzuna alarak köyünde nöbet tutmuş, eşkıya ve düşman saldırılarına karşı direniş göstermiştir. Cepheye giden erzak kervanlarını korumuş, mübadele yıllarında Samsun’a gelen göçmenlerin geçici olarak Yemişenbükü’nde ağırlanmasına öncülük etmiştir. Bulgur pilavı ve turşu ikramıyla, şefkatiyle, yalnızca direnişin değil aynı zamanda merhametin de simgesi olmuştur.
Bir İlçeye Dönüşen Hayal:
Taşova’nın ilçe olma süreci resmî olarak 1943’te tamamlanmışsa da, bu kararın temelleri daha erken yıllarda atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nü ziyaret etmek üzere yola çıktığında, Tokat üzerinden geçtiği bilinir. İnönü’nün bu ziyaretini Toptepe’de karşılayan heyetin içinde Koca Fatma da yer almıştır. O karşılamada, Yemişenbükü’nün ilçe yapılması isteğini Paşa’ya iletmiştir.
Resmî belgelerde İsmet İnönü’nün doğrudan Yemişenbükü’ne gittiğine dair bir kayıt bulunmasa da, Fazlı Kuru’nun ve Koca Fatma’nın torunu Metin Yüksel’in araştırmalarında ulaşılan tanıklıklar bu ziyaretin gerçekleştiğini göstermektedir. Anlatılanlara göre, İnönü’nün ziyareti öncesinde Koca Fatma köydeki tüm çulları (kilimleri) toplatarak misafirleri ağırlamaya hazırlanmış, Paşa’ya ikram ettiği ayranı önce kendi içip ardından “Buyur Paşam, şimdi içebilirsin. Güvenlidir.” diyerek sunmuştur. Bu içten davranış, Paşa’nın takdirini kazanmış; heyette derin bir etki bırakmıştır. O toplantıya katılanların çocuklarına anlattığı bu anı, halk hafızasında güçlü bir yer edinmiştir.
Taşova’nın Doğuşu:
Bu ziyaretin ardından sürecin hızlandığı, Tokat Valisi İzzettin Çağpar’ın bilgilendirildiği ve 1943 yılında Taşova’nın Tokat’a bağlı bir ilçe olarak kurulduğu, 1944’te ise Amasya’ya bağlandığı bilinmektedir. İlçenin ana caddesine “Çağpar Caddesi” adının verilmesi, bu karşılıklı emeğin bir simgesidir.
Yemişenbükü’nün tarihi, 1071’e kadar uzanır. İlk yerleşim, Mercimek köyü yakınlarındaki Kızılağaç mevkiindedir. Ancak hayvanların sürekli kaybolması üzerine, yemişen (dağ çileği) ağaçlarının bol olduğu bugünkü yere taşınılmış ve köyün adı da buradan “Yemişenbükü” olmuştur.
1930’lu yıllarda Erbaa yönüne geçiş için Yeşilırmak üzerinde bir köprü bulunmuyordu. Irmak yılın büyük kısmında coşkun akar, taşkın zamanlarında ulaşım imkânsız hâle gelirdi. Su sakin aktığında sal kullanılır, taşkın dönemlerinde günlerce beklenirdi. Önce ahşap, 1950’li yıllarda ise beton köprü yapılarak bu sorun aşılmıştır.
Yokluk İçinde Doğan Umut:
İkinci Dünya Savaşı’nın tüm yıkıcılığıyla dünyayı kavurduğu, 65 milyon insanın hayatını kaybettiği karanlık yıllarda… Türkiye’nin ekmeği karneyle dağıttığı, çocukların lastik ayakkabıyla okula gittiği, köylerde gecelerin gaz lambasıyla aydınlandığı günlerde… Yeşilırmak kıyısında, umut filizlendi. Koca Fatma’nın öncülüğünde, Yemişenbükü’nün yüreğinden bir ilçe doğdu: Taşova.
Bu ilçe; bir halkın azmi, bir kadının yüreği ve toprağın bereketine duyulan güvenin adıdır.
Bugün Ne Yapmalıyız?:
Yıllar içinde Taşova’nın çehresi değişti. Benim çocukluğumda, bir ya da iki katlı evlerle çevrili, Yeşilırmak’tan yeşilliğini alan bir ilçeydi. Irmak; çocukların yüzme öğrendiği, kadınların çamaşır yıkadığı, gençlerin sevdalarını taşıdığı bir su yoluydu. Bugün ise beton yükseldi, beş katlı binalar çoğaldı, araçlar caddeleri doldurdu. Nefes almak zorlaştı.
Yeşilırmak eski güzelliğine kavuşturulmalı, halk plajı oluşturulmalı, iki yakasına yürüyüş yolları yapılmalıdır. Uygunsuz yapılaşmaya artık dur denmeli, Taşova yeniden yaşanabilir bir örnek ilçe hâline getirilmelidir.
Bir Adın Yaşatılması:
Koca Fatma, 7 Ağustos 1968’de 80 yaşında hayata veda etti. Ardında bir ilçe, bir tarih ve sarsılmaz bir hafıza bıraktı. Kabrinin Yemişen Mezarlığı’nda olduğu söylense de, bugün ne bir mezar taşı ne de bir işaret kalmıştır.
Oysa onun adı yalnızca mezar taşına değil; bir caddeye, bir okula, bir kültür merkezine verilmelidir. Halkın bağrından çıkmış bu öncü kadının mirası, geçmişin hatırası olarak değil, geleceğe ışık tutacak bir değer olarak yaşatılmalıdır.
Hiçbir zaman mal mülk edinmemiştir. Bir köyü ilçe yapmış ama kendisi için hiçbir varlık talep etmemiştir. Son yıllarında, damadı olan fotoğrafçı Ali Erdem ve ailesi onunla ilgilenmiş, hatırasını yaşatmaya çalışmıştır.
Bugün bize düşen; sadece onu anlatmak değil, adını hak ettiği yere taşımak, onu ebedileştirmektir.
İsmail Erdal
Emekli Eğitimci – Muğla
Not:
Bu yazının oluşmasında bilgi ve anı paylaşımıyla katkı sağlayan değerli dostum Fazlı Kuru’ya, Koca Fatma’nın torunu Metin Yüksel’e ve bu konuda emek verip bilgilerini kamuoyuyla paylaşan Ahmet Günaydın’a içten teşekkür ederim.
Koca Fatma gibi unutulmuş değerlerin yeniden hafızamıza kazandırılması için bu tür katkılar çok kıymetlidir. Eğer sizin de onunla ilgili tanıklıklarınız, duyduklarınız ya da paylaşmak istediğiniz anılar varsa, lütfen yorumlarda yazınız. Bu öncü kadının yaşamı, hep birlikte kuracağımız kolektif bellekte yaşamaya devam etsin.




