Naci Konyar
Amasyalı bir öğretmenimizin (Kurtuluş Altunbaş) güzel bir metinle anlatmış olduğu bir anısını sizlerle paylaşarak üzerimizde emeği olan öğretmenlerimizin 24 Kasım öğretmenler gününü kutlamak istiyoruz. Hayatta olan öğretmenlerimize sağlıklı ömürler ölenlere rahmet diliyoruz ve onları şükran minnet ve özlemle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
‘90’lı yıllar. Amasya lisesinde edebiyat öğretmeniyim. Bir derste mektup konusunu işliyordum. Mektup nedir, nasıl yazılır sorularıyla ders işlerken öğrencilerimden biri parmak kaldırdı. Söyle dedim hocam dedi öğrenci bilgiç bir tavırla ‘Mektup mu kaldı Allah aşkına? Mektubun modası geçeli yıllar oluyor artık cep telefonu var kim oturup da mektup yazacak.
‘Evladım dedim mektubun modası geçmez derdimizi tasamızı sevincimizi yazarak anlatmak gerekir hem unutma ki söz uçar yazı kalır. Öğrencim, ‘Dudak büküp sustu ve modası geçmiş konuları neden çıkarmazlar ki müfredattan’ dedi.
Hiç ses çıkarmadım. Öğrencilerimin büyük katılımıyla dersi işledik ve zilin çalmasıyla dışarı çıktık.
Aradan on beş gün kadar bir süre geçmişti. Okulda dersim bitmiş okuldan çıkıyordum o sırada arkamdan ‘Hocam Hocam’ sesleri gelmeye başladı arkama döndüm. Bir kız öğrencimle bir kadın yokuştan aşağıya koşar adım bana doğru geliyorlardı. Kadınla kız yanıma gelince soluk soluğa atıldı kadın: ‘Hocam’ dedi, ‘Ben öğrencinizin annesiyim size teşekkür etmek için yanınıza geliyorduk. Şaşırdım. ‘Hayırdır, ne teşekkürü’ dedim ‘Ben ne yaptım ki?’ kadın gülümsedi ‘Anne’ dedi öğrencim, ‘Ben anlatacağım’ birlikte okula geçtik. Amasya lisesinin girişinde bulunan koltuklara oturduk ‘Hocam’ dedi öğrencim heyecanlı bir şekilde, ‘Hani mektup konusunu işlemiştik ya. ‘Onun için teşekkür ederim’ ‘Bunda teşekkür edecek ne var ki? Konumuz mektuptu, işledik.’ Kadın atıldı:
‘Hocam dedi yere bakarak, eşim eve sürekli içkili gelir ben ağzımı açtığım da beni döverdi. Kızım da bu olaya şahit olmamak için odasına çekilir ağlardı. Yavrumun elinden fazlası gelmiyordu. Siz derste mektuptan söz etmişsiniz. Kızım o gün eve heyecanla geldi. Babasına mektup yazacağını söyledi. Yazmamasını söyledim. Hem seni hem beni döver yapma dedim. Dinlemedi odasına gitti. Eşim akşam geldiğinde yine içkiliydi. Kızım dörde katladığı bir kağıdı babasına uzattı. Ona mektup yazdığını söyledi. Kağıdı babasına verir vermez hızla gidip odasına kapandı. Kapıyı içeriden kilitledi. Korktum. Eşim, her zamankinin aksine hiç ses çıkarmadı. Kağıdı alıp oturma odasına geçti. Koltuğa uzandı. Yanına gitmedim. Ama bütün bu olan biteni izliyordum. Eşim, elinde ki kağıdı katladı. Tekrar açtı. Sanırım ikinci kez okudu. Sonra tekrar aynı şeyi yaptı. Gözlerinden damla damla yaşlar yanağına döküldü. Eşimin ağladığını ilk defa görüyordum, şaşırdım. Ayağa kalktı ben hemen mutfağa geçtim. Yanıma gelecek sanıyordum. ‘Kızım, aç kapıyı! Diye seslendi. Sesi duyunca çıktım mutfaktan. Eşim, bir taraftan sesleniyor, diğer taraftan gayet nazik bir şekilde kapıya vuruyordu. Yapma bey dedim, bir cahillik etmiş. Eşim şaşkın şaşkın bana baktı. Sarıldı bana. Uzun yıllardan beri ilk defa eşim bana sarılıyordu. Sonra kafasını omuzuma koydu, ağlamaya başladı. Kızım, kapıyı aç dedim. Kızım, benim sesimi duyunca kapıyı açtı. Oturma odasına geçtik saatlerce konuştuk eşim, sarhoşluktan ne yaptığını bilmiyor, dedim. Bu akşam her zaman kinden fazla içmiş diye düşündüm. Ama ertesi gün eşim erkenden evdeydi. İçki de içmemişti. Ertesi gün aynı, sonra ki gün aynı. On beş gündür, evimizde huzur var. Ağzımızın tadı geldi sayenizde. Allah sizden razı olsun.
Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. ‘Teşekkür ederim hocam’ dedi öğrencim. Kadın ayağa kalktı elime sarıldı öpmek istedi ‘Estağfurullah’ dedim, elimi çektim. ‘Hocam dedi Allah sizden razı olsun’ ‘Cümlemizden’ dedim.
Eşinizi de alın gelin bir gün. Mutlaka bekliyorum. Ahtım var, size Amasya çöreği yapacağım, yağlı yapacağım. Gerçekten çok teşekkür ederim.’
‘Hanımefendi’ dedim, ‘Bana değil, asıl kızınıza teşekkür edin. Hatta ben de ona teşekkür etmeliyim. Öldü sanılan bir değerle, aile gibi yüce bir değeri tekrar kendine getirmiş. Belki çok kötü durumlar ortaya çıkacakken, bunları önlemiş.’ Onlar izin isterken öğrencime döndüm: ‘Kızım dedim, şu meşhur mektubu merak ettim. Getir de okuyayım. ‘Mektubun görevi bitmişti, yırttım hocam.’
Bir insanı bu kadar kısa sürede bu kadar değiştiren o mektubu hep merak ettim.’
Ne mutlu hiç unutulmayan, sevgiyle, saygıyla özlemle hatırlanan öğretmenlere…
Sevecen, yardımsever, öğrencilerinin kendilerini iyi ve değerli hissetmelerini sağlayan, onlarla iyi iletişim kuran, demokrat, tarafsız, işini seven ve mesleğini en iyi şekilde icra etmeye çalışan bilgili çalışkan öğretmenlerimize selam olsun…