Amasya İtimat

ZİFTLENMEK…

 

Eğer bir ülkede bir futbolcu hakemin vermiş olduğu aut kararına,topun kendisinden çıktığını dolayısıyla korner vermesi gerektiğini söylemesi tebrik ediliyor ve bu hareket basına haber oluyor ve de o futbolcu haftanın futbolcusu seçiliyorsa o ülkede hak ve adalet konusunda bir özlem bir arayış var demektir.

Devletin malını deniz bilip yiyenler,parmağını değil iki elini yalayanlar devletin üst kademelerinde ise balığı baştan değil kuyruğundan koklamaya başlamak lazımdır.

Bilenen bir hikayedir…

Mirasyedinin biri sandalını tamir ettirmiş ziftletmiş.İş bitince vekilharcı eline onyedi liralık bir masraf pusulası tutuşturmuş.Yalı komşularından hesabını bilen bir arkadaşı ile sohbet esnasında söz sandaldan açılınca arkadaşı hayretler içinde,aynı tamiratı daha birkaç gün evvel beş altı mecidiyeye yaptırdığını söylemez mi!…

Bizimkinde şafak atmış ve derhal eve dönerek vekilharca çıkışıp epey azarlamış.vekil harç sonunda dayanamayıp kendisini şu itirafla müdafaa etmiş:

-A efendi!Komşu bey yalnızca sandalı ziftletti.Halbuki bizim sandalın tamirinde ben ziftlendim,hamlacı ziftlendi,uşak ziftlendi,aşcı başı ziftlendi…

Her ne kadar devlet sandalından ziftlenme gibi bir toplumsal hastalığımız devam etse de geçmişten günümüze gelen kültürümüzün değer yargılarını yansıtan erdem öyküleri de vardır.

Sultan Abdülmecit tebdil-i kıyafetle İstanbul’da dolaşırken Vezneciler deki tütüncü dükkanlarından birine girip sahibi ile konuşmaya başlamış. O sırada dükkana Nafız Paşa uğrayıp açıkta satılan tütünlerden az bir miktar almış.

Dükkancı tütünü sararken kendince iç geçirip gülümsemiş ve bilahare padişah ile aralarında şu konuşma geçmiş:

-Efendi az evvel tütün alan kim idi?

-Beyim,o zat esbak maliye nazırı Nafız Paşadır.

-Peki neden gülümsedin ?

-Başkaları at ve araba ile gezerken bu namuslu adam her zaman dükkanıma yaya gelir.Devlete ait hiçbir şeyi şahsi işlerinde kullandığı görülmemiştir. Hz.Ömer yaratılışlı bir asilzadedir.Keşke bütün devletlüler bunun gibi olsa diye aklıma geldi de ona gülümsedim.

Bu mülakattan sonra padişah saraya varır varmaz Nafız Paşayı maliye nazırlığına tayin eder.Bu hadise üzerine şairlerden biri şu dörtlüğü yazar:

Sıdk ile devlete hüsn-i hizmet

Olmuyor ınd-i ilahi’de heba

Buna bürhan-ı  kavi ister isen

İşte maliye’de Nafız Paşa

Şu demeye geliyor: Devlete iyi hizmette bulunmak,Allah katında asla boşa gitmiş olmaz.Bu sözüme kuvvetli bir delil isterseniz işte Maliye Nazırı Nafız paşa.

Halife olarak Hz.Ali Küfe şehrine girdiğinde şöyle söylüyor:İki tane elbisem var.Eğer bir gün bu şehirden ayrıldığımda,ikiden fazla elbisem olduğunu görürseniz beni sorgulayın.

Eski Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’Devlet adamları fakir ölmelidirler ki,idare ettikleri milletler zengin ve mesut olsunlar.Devlet adamları,ceplerini doldurmaya kalkarsa millet fakir ve bedbaht olur’diyor.

Eskinin devleti kollama ve yaşatma anlayışı bugün yerini’alamadığımızın fakiri’olma gibi bir doyumsuzluğa bıraktı.Basınımızın bir kalemi günümüz insanının değişimini ne güzel ifade ediyor:

Eskiden’Ya Rabb’diyenler artık ‘ya rant’diyorlar.

İman ya Rabbi diye başlayan dualar ‘imar ya Rabbi’diye başlar oldu.

Ez cümle medeniyet saadetimizi bozdu.Otoyol,köprü,tünel,AVM,gökdelen,bilgisayar,internet,cep telefonu çağdaşlık anlamına gelmiyor.Hayatın bizi mahrum bıraktığı değerleri de arıyoruz.Aradığımız içinde GS lı Semih’in top benden çıktı deyişindeki dürüstlüğü bile takdir eder hale geldik.Haz duyar hale geldik.

Eskiden helal,haram vardı. Dürüstlük vardı.Vicdan denen bir kavram vardı.Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı gözetilirdi.Nereye gitti bu değerlerimiz.

Çağ atlarken mi düşürdük dersiniz?…

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.