Bir coşkunun timsalidir akarsularımız…
Bir tefekkürün benzeridir göllerimiz…
Su; ister çağlasın, ister sessiz sedasız dursun durduğu yerde ne fark eder.
Gökten yağana rahmet demiş atalarımız.
Bütün medeniyetler, devletler, kavimler, göçebeler önce su kenarında iskân etmişler. Dünyanın dörtte üçü, insanın %75’i sudan müteşekkil.
Çocukken öğretmenden duymuştum. Nehirlerimiz ve akarsularımız başlıklı üniteyi işlerken. Ülkemizde doğup yine ülkemizde denize dökülen iki büyük nehirden biri olana Yeşilırmak’ı.
Bir Anadolu çocuğu olarak sı dereler görmüştüm sadece. Bir de deniz. Öğretmen anlatırken hayalimde canlandırıyordum. Kızılırmak, kırmızı; Yeşilırmak, yeşil akıyor sanıyordum.
Büyüdükçe öğrendim doğrusunu. Çok kişinin büyüdükçe çok şey öğrenmesi gibi.
Dereler, çaylar, ırmaklar yalnızdır bir bakıma. Kimse farkına varmaz gerekmedikçe. O kurulmayı beklemeyen bir saat gibi hiç durmaz. Akar da akar. Son durak deniz olsa da; denize ulaştığında tükenmez suyu.
Belki günü gününe uymaz. Bazen boz bulanık, bazen şırıl şırıl akar.
Yeşilırmak da öyle.
Nerede son bulduğu bellidir de nereden doğduğu bilinmez tam olarak. Bir şeyler söyler ahali. İlim adamları “debi”den falan bahseder. Kollarından dem vurur.
Yeşilırmak için Çekerek Kolu, Tozanlı Kolu ve Kelkit kolundan bahseder mesela.
Kimse Akınoğlu Şelalesi, Destek Çayı ve Dutluk Çayından söz etmez çok kere.
Hatta yüzlerce küçücük akıntılar hesaba bile katılmaz.
Zaman geçer “Suyu azalıyor” derler de sebeplerini bilmem neye bağlarlar.
Yeşilırmak kendisini beleyenlerle büyüdü, çoğaldı.
Şayet onu besleyen “cılız” da olsa akan sulara “set” çektiyseniz, o bir yerinde acı duymuştur. Sadece onun hissettiği bir acı…
…
Yeşilırmak ne yağmur, ne kolları, ne küçük akıntılar ile çoğalmadı.
Siz Ferhat’ın gözyaşlarını da hesaba katmazsanız, yanlış yapmış olursunuz.
Biz gözyaşı medeniyeti nesliyiz çünkü.
Neler ağlatmadı ki bizi…
Zeki ORDU
7 Temmuz 2019