BU olayda İSMİ GEÇEN MAHALLEMİN GÜZEL İNSANLARI:
TERZİ NAZIM AĞABEY,
KAYA DURSUN AĞABEY,
NAFIZ ÖZEN AĞABEY ve
AHMET YAĞCI kardeşimi rahmetle anıyorum…
Mekânınız Cennet olsun..
Evvel gidenlere Allah rahmet eylesin.
Çoğumuz Taşova’da hangi cadde ve sokağın nerde olduğunu pek çıkaramayız.
Bağdat caddesi nerede? diye sorsam….Kaçınız bilebilir?
Pek dikkat etmeyiz bir alt sokağın ismine ne hikmetse…
Cadde ve sokak ismi yerine, MAHALLE kavramı hep sıcak gelmiştir bizlere..
İşte bizim mahallede yalnızların mekanı olarak anılır. Hayat mücadelesinde tek kalanların çoğunluk olduğu bir yerdir bizim mahalle..
Hayriye, Döndü Emem, anam, ablam, Nazım Ağabey, Zekiye Teyze, Fırıncı Teyze, Hatçe Teyze, Remziye Yenge, Seher Abum ve Fikri Amca, bir de Ali Dayı’nın emaneti Kayanım Teyze…
Zülfiye Teyze, Kayanım Teyze, ve de anam dışında kaldırım kenarında oturanı da pek göremezsiniz artık..
Komşuluk ilişkileri de eskisi gibi değildir bizim mahallede..
Yine bir yaz akşamı ve Nazım Ağabey’in küçük fakat bakımlı bahçesinden sesler geliyor. Beni de çağırıyorlar yanlarına….
Mahallenin beyefendi kişiliğini kırmak ne mümkün. Dalıyoruz bahçeye.
Kaya Dursun Ağabey, Tekin Kılıç ve bir de bizim mahallenin demirbaşı Ahmet..
Eskilerden dem vuruyoruz. Kaya Dursun’dan ne çok korktuğumuzu anlatıyoruz çocukken… Çevirmenimiz ise Nazım ağbi. Anlatılanlara gülüyor sert bakışlı ve sevimli adam. Nazım Ağabey’in titizliği ile hazırlanan çayla sohbetin derinliklerinde kayboluyoruz.
Saat 23.00. Zaman su gibi akmış. Ahmet Yağcı müsaade isteyip gidiyor. 10 dakika sonra soluk soluğa bir vaziyette geri dönüyor.
Anahtarını kaybetmiş garibim. Hemen yollarda başlıyoruz anahtar aramaya. Sündüz Teyze’nin orada oturan Aysel Abla, Remziye Yenge, anam, ablam, Zeliha Yengem ‘de katılıyor anahtar arama kervanına…
Kaya Dursun ise el feneri getiriyor. Pili bitti bitecek gibi fenerinde.. Arabasıyla geçenler farlarıyla yardım etmeye çalışıyorlar..
Anahtar bir türlü bulunamıyor.. Nafız Özen Usta, ışıldak getiriyor ve o da katılıyor arama grubunun içine…..
Mahalleli didik dikik ediyor her tarafı.
Nihayetinde ışıldak sayesinde bir kum yığının üzerinde bulunuyor komşumuzun anahtarı….
Anahtarın bulunmasıyla da Ahmet ve Mahalleli aynı sevince ortak oluyorlardı …
Ahmet mutlu, Mahalleli mutluydu artık…
Eskiden mahallelinin derdi bizim derdimizdi….
Acıda ve sevinçte bir olma, kenetlenme kültürünü biz MAHALLEMİZDE öğrenmiştik.
Günümüz insanları olarak o kadar duyarsızlaştık ve o denli bencilleştik ki, bu konuda ne yazsak az gelir…..
Ne de çok özlemişiz birlikte hareket etmeyi, birlikte sevinmeyi…
İyi ki anahtarını kaybettin be! AHMET…
Mahalleli olarak bizler de; hasret kaldığımız, özlem duyduğumuz duyguları senin sayende tekrar tatma fırsatı bulmuştuk…
İsterseniz sizler de, anahtarım kayboldu diyerek, gecenin bir yarısında anahtar arayın.
Bakalım kaç komşunuz size eşlik edecek?
Bence; denemeye değer… Cebinizde her daim bir yedek anahtarınızın bulunması dileğimle…
1 AĞUSTOS 2009