Yakın tarihimize bakıp bu değişkenliği örneklersek, Kurtuluş savaşı sonrası Mustafa Kemal, Lozan da İngiliz’ler ve Yunanlı’larla aynı masaya İnönü’yü oturtup Misakı Milli sınırları içindeki Batum, Musul,Kerkük Oniki adanın terk edilip sınırlarımız dışında bırakılması ve 1936 yılına kadar boğazların kontrolünü milletler arası kurula bırakılmasını kayıt altına alan Lozan antlaşmasına imza koydurtmadı mı?
Sadece Yunanlılara karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, 1931 yılında Yunan Cumhurbaşkanını Çankaya Köşkü’nde ağırlamadı mı?
Bütün bunları yaparken Yunanlıların Magalo İdeallerini kabul mü etti? Tabi ki hayır.
O halde; Cumhurbaşkanı’nın Ermenistan’a gidişi, sözde Ermeni tezlerini kabul etme anlamına gelmiyor.
Ermenistan Türkiye’nin komşusudur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bizlerle beraber aynı şehirlerin bazen ayrı bazen aynı mahallede beraber yaşadığımız insanların İnançları farklı olsa da sosyal yaşamdaki benzerliklerle aynı toprağın insanlarıdır..
Geçmişte imparatorlukların yıkılışı ulusal devletlerin kurulmasında ulusal bilincin gelişmesi en etkin faktörlerden biri olmuştur.Bu süreçten Rusların ve batılı devlerin yönlendirmelerinden Ermeniler de etkilenmiştir.
Yaşanılan 1.Dünya savaşında Ermeni’lerin doğuda Müslümanları Türk, Kürt demeden katletmeleri ve zulümlerini Tarihci Yazar Mustafa Müftüoğlu ve Kadir Mısıroğlu eserleriyle gelecek nesillere ibret vesikası olarak bırakmışlardır.
Ermenistan’la kurulacak diplomatik ve doğrudan ticari ilişkilerde Azerbaycan’ı küstürür müyüz endişesi yersizdir.Kaldı ki her iki ülkenin devlet başkanlarının defalarca görüştükleri ulusal basını da yazılmıştır.Ermenistan’
Yakınları uzak edip onları dereceli gözlüklerle görmeye ve ulaşmaya çalışmak yapılacak en kötü politik davranıştır.Uzakları yakın etmek ise becerikli ve cesaretli devlet adamlarının ustaca yaptıkları iştir.
Ulusal basına yansıyan şekliyle, Komutanların Diyarbakır ve Van illerine yaptıkları ziyaretlerde halkın içine inip kısa süreli temaslarında ”işte bu ya” ifadesi halkla bütünleştiklerini göstermez.. Askerlerin dindar insanlara karşı koydukları dışlama, kabul etmeme anlayışı ve uygulamaları sürdükçe ”işte bu ya” ifadesinin içi boş kalmaya mahkumdur. Halkla bütünleşme halkın değerlerine saygılı olmaktır. El sıkışmak yetmez.Halk asker ilişkilerindeki olumsuz yöndeki kırılmayı onaracak askerlerdir. Halkımız askerlere zaten yakındır.
Taşova gazetesinin internet sitesinde yayınlanan köşe yazılarıyla ilgili yazılan yorumlarda yazıların tam metninin okunmadığını, anlanmadığını, konuyla ilgili bilgi birikiminin olmadığını, yazının eleştirilmediğini yazarının şeklen yoruma mevzubahis edildiğini görüyorum.
Sayın yorumcular yazarların siyasi duruşlarını geçmişten gelen birikimleriyle ilgili neler biliyorlar ki.Eleştirdikleri yazarları ve şahsımı ne kadar tanıyorsunuz.. Ben birilerine yaranma için yazılar yazmam. Doğru bildiklerimi yazarım. Eleştirileri yorum bölümünde değil, imkan varsa köşe yazılarıyla yapılmasını beklerim.
Sayın yorumcuların ifade ettikleri gibi yazılarımı bir yerlerden alıp kendim yazmış gibi okuyucuma sunmam. Yoksa kendime saygımı kaybederim. Yazılarımı kavga etmek ya da başlatmak için yazmam. İnsanları yazılarını okuyarak tanımak yetmez.Onlarla konuşmalısınız da.Cümle alem bilir ki ”Tarik Ziyad ”şahsıma ait mahlastır, kullanmamın korkuyla alakası yoktur.
Yazdıklarımı her platformda savunurum. İnsanların düşüncelerini değiştirmeye çalışmam,onları inanç ve düşüncelerinden dolayı hor görmez ve suçlamam..
Yazılarımda seçenekler sunar,farklılıkları işaret ederim.Kararı okuyucu verir.. Okuyucuların yazımda ifade ettiğim düşüncelerime katılma gibi mecburiyeti yoktur.Genel nezaket kuralları içinde eleştiri her zaman yapılabilir.
Herşeye rağmen yorumlar yinede güzel. Bu demektir ki yazılar okunuyor