ÇANAKKALE NASIL GEÇİLDİ?

Zeki ORDU
Her milletin geçmişinde unutamadığı anlar vardır. Bu anlar çoğu zaman hüznü ve vakarı birden hatırlatır. Ama bunları gelecek nesillere anlatmak her ülkenin öyle kolay yapabileceği bir iş değildir.
Nasıl desinler ki biz başkalarına zulmettik? Nasıl söylesinler binlerce kişiyi evsiz barksız bıraktık? Nasıl desinler çocukları yetim, kadınları dul, ana ve babaları gözyaşları içinde koyduk diye?
Sadece kendi menfaatlerimiz için yüzlerce kilometre ötelerden gelip bazı ülkelere anayurtlarında saldırdık diye nasıl söylesinler, nasıl anlatsınlar? Ama taarruza maruz kalan insanlar göğüslerini gere gere bir vatanımızı, namusumuzu, canımızı ve malımızı şöyle koruduk, böyle müdafaa ettik deme
hakkına her zaman sahiptir.
İnsanların yüzlerinin kızarmadan en rahat anlattıkları haller meşru müdafaa haklarıdır. Çünkü vak’anın sebebi sen değilsin. Sen bir taarruza mani olmaya çalışıyor ve kendini koruyorsun. Tarih bu tür vak’alara sayısızca sahne olmuştur. Ama ne yazık ki, kendini müdafaa edenlerin başında nedense
Müslümanlar ve Türkler olmuştur. İki gayrimüslimin savaşlarına da alışık olmamıza rağmen en kanlı, en acımasız, en zalimane saldırılara hep ehl-i iman maruz kalmıştır.

Çanakkale, dünya tarihinde kuvvetlerin denk olmadığı nadir savaşlardan biridir. Başta Bedir olmak üzere Malazgirt ve daha nice denk olmayan savaşlara dünya şahittir. Ancak Çanakkale Savaşı, insanlık tarihinin (insanlık kabul edilirse) unutulmazlarından biri ve şimdilik sonuncusudur. Dünyanın
en ünlü ve en kibirli donanması ve orduları bir milleti tarih sahnesinden ebediyen silmek için başlattığı ve en vahşi hayvanların bile kanını donduracak kadar alçakça bir cinayet planının sahnelendiği yerdir Çanakkale.
Burada “Çanakkale geçilmez” edebiyatı yapmayacağız. Çünkü Çanakkale geçildi!
Evet, belki Queen Elizabeth Zırhlısında kibirli ve kendinden emin Hamilton, “Halifenin canı alınıncaya kadar, kanı bu kaba akıtılacaktır.” diye hatıra defterine kayıt düşerken; sonunda başı önünde memleketine dönse de, Çanakkale savaşları sırasındaki ruhu taşıyamamamız sebebiyle, müttefik
devletlerinin temsilcileri sayesinde savaşsız geçilmiştir.
Bugün Çanakkale denilince haritada dahi yerini bulamayan bir nesle aşina olduk. Okulların her yıl turlar düzenleyip “Truva Atı” önünde poz veren öğrencilerin o toprakların nasıl elde kaldığını (alındığını değil) biliyorlar mı? Hatta gelen askerlerin (asker denirse) ne için geldiklerini değil de, bizim
onlarla savaşmamızı uygun bulmayan kişilerin varlığından haberdarlar mı? Hatta savaştan sonra mezarlıkları mukayese edecek kadar garabet içinde olan ve “Onlarınki düzenli, bak bizim şehitlikler berbat!” diyerek sanki bu hallerin mes’ulü şehitlerimizmiş intibaını uyandıracak kadar gaflet içinde olan kişilerin varlığından haberdarlar mı? Geçmişte, yabancı asker ölülerine şiirler yazacak kadar hüzünlenen devlet adamlarımız olduğunun farkındalar mı? Ya da neyin, ne kadar farkındalar? İşte sadece bu sebeplerden dolayı Çanakkale manen geçilmiştir. Ehemmiyetini idrak edemediğimiz hiçbir şey bizim olamaz.
Günümüzde artık ülkeler askeri ordularla değil, siyasi kararlarla işgal ediliyor. Bazı ülkeler; üstünde yaşadıkları toprakları kendilerinin sanıyorlar, kendi yönettikleri zehabına kapılıyorlar.

Artık Batı, her yere asker yollamıyor. Çünkü Doğulu gibi yaşayıp Batılı gibi düşünen kişiler sayesinde top ve tüfek kullanmadan istila etmenin yollarını arıyorlar ve ekseriyetle de buluyorlar. Bizde ise yaylalara, plajlara ve tatil için seyahate çıkanların sayısı Çanakkale’ye gidenlerden fazla mı, az mı, onun hesabı yapılıyor. Şayet tatile gidenler az olursa hesapların şaşma ihtimalinin hesabını İngiliz ve Fransızlara bırakmıyoruz.
Kimse boşuna uğraşmasın. “Çanakkale geçilmez.” Çünkü daha ilerisi bizim değil. Pasaport ve vizeye ihtiyaç var.
Herkese iyi seyahatler efendim!

Yorum Ekle