Amasya İtimat

ANKARA HURDACISI

Zeki Ordu
Diğer ülkelerde nasıldır bilmem ama ülkemizde muhtelif gayri resmi iş sahaları var. Seyyar satıcı, simitçi, sucu, el arabasıyla muhtelif eşyalar ve yiyecek satanlar vs…
Bu tür işler, daimi olmayıp kişilerin eve ekmek götürmek için ürettikleri iş sahası. Resmi kayıtlarda böyle bir iş sahası yok.
Eskiden köylerde “bohçacılar” olurdu. Bir veya iki kadın çarşaf büyüklüğündeki bir bohça içine havlu, muhtelif örgüler, el işlemeleri ve buna benzer şeyleri kâh ihtiyaç malzemesi kâh çeyizlik olarak satarlardı. Bu satıştan bazen para alınmaz bir malla takas edilirdi. Günün sonunda kazandıklarıyla eve dönen satıcılar, günü kurtarmanın neşesiyle kendilerini yatağa atarlardı.
Seyyar satıcılar her gün çalışmaya mecburdurlar.
Bazen de hurdacılar boy gösterirdi. Her türlü eski hurdaları ya bir ev gerçi ya da para olarak satın alır, günlük nafakasının çıkarmaya çalışırlardı.
Bu gördüklerimiz ya köylerde ya da ilçeler de olurdu. İllerde nadiren rastlanırdı. Hele teknolojinin hayatımıza girdiği şu günlerde bu tür ticari teşebbüsler daha az olmaya başlandı.

Geçenlerde yolum Ankara’ya düştü. Öyle ya ülkenin başşehri. Ankara denilince aklıma okumuş yazmış insanlar gelir. Ayrıca bu şehirde yaşayanların maddi durumlarının iyi olduğunu düşünürdüm. Sebebi nedendir bilmem ama çocukluktan kalma bir düşünceydi bunlar.
Ankara’ya ulaştığımın ilk günü dışarıdan gelen bir ses dikkatimi çekti. Megafonda “hurdacı’” diye bağırıyordu biri.
Bir an irkildim. Ankara ve hurdacı…
Olacak iş değildi. Ben boyunları kravatlı, cüzdanları kabarık veya en azından muhannete muhtaç olmayan bu insanların evlerinde hurda nereden olsun ki diye düşündüm. Hem eskiyen bir şeyleri olursa düşünmeden çöpe atacaklarını sanıyordum. Meğer Ankara’da da hurdalar değerlendirile biliniyormuş.
Çocukluğumdan ve yaşadığım yerlerden alışık olduğum bu ses beni maziye götürdü. Ayrıca Ankara’nın da ülkenin bir şehri olduğu gerçeğini öğrenmiş oldum. Öyle ya her eskiyen mal çöpe atılırsa çöplüğün hali ne olurdu?
Ankara’da kaldığım süre içinde başkente yakışır bir name ile duyduğum “hurdacı!” sesine zamanla alıştım. Hatta gözlerim bulunduğum evde hurda aramak oldu.
Daha sonra, şehirde ne kadar hurdacı vardır acaba diye bir düşünce geçti. Sonra da “Sana ne, kaç tane varsa var” diye bu husustaki düşüncemden vazgeçtim.
Kısaca insana dair her şeyi başşehir bile olsa bulabiliyorsunuz.
Ankara’nın da hurdacısı bir başka oluyor.
Hurdaları nasıl acaba?
Ne zaman hurdaya çıkıyorlar?

Yorum Ekle