Amasya İtimat

YENİ TÜRKİYE Mİ YENİDEN TÜRKİYE Mİ?

YENİ TÜRKİYE Mİ YENİDEN TÜRKİYE Mİ?
Ömer CELEP
Türk tarihinde ağustos ayının ayrı ve özel bir önemi vardır. Ana hatlarıyla; 26 Ağustos 1071 yılında Sultan Alpaslan Malazgirt Savaşıyla Anadolu kapılarını Türklere açmış, M. Kemal de 30 Ağustos Zafer Bayramıyla Anadolu’yu işgalden temizlemiştir.
Ne ilgi denmesin!.. Tanıklık ettiğimiz 26-30 Ağustos 2014 günleri ileri tarihte anılacak, değerlendirilecek ve önemli olaylar arasında sayılacak günler olarak konuşulacak tarih olacaktır. Bu günlerde bakınız neler oldu?
26 Ağustos; iktidar partisinin genel başkanı yasal olarak görevi sona erdi.
27 Ağustos; iktidar partisi olağanüstü kongre yaptı ve genel başkan lığa Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 1382 geçerli oyun tamamını alarak oy birliği ile getirildi.
28 Ağustos 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi bitti ve aynı gün halkın doğrudan oylarıyla cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanı sıfatıyla göreve başladı. 62. Cumhuriyet hükümetini kurmak üzere Ak-Parti Genel başkanlığına seçilen Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirdi.
29 Ağustos; Davutoğlu kabineyi kurarak üyeleri kamuoyu ile paylaştı. Bundan sonraki süreç işin teknik tarafı, ona bir sözümüzü yok.
Bu noktada tarihe geçecek bir söylem dillendirildi. “Yeni Türkiye…” Merakımız o dur ki bu söylem çok iddialı ve çok ucu açık bir söylem… “Yeni Türkiye” denildiğinde akla gelecek olan; evveli çöpe atılmış, evvele ait olan şeyler hükümsüz kılınmış, evvel ile yaşanan her türlü olumsuzluklardan arındırılmış bir Türkiye anlamı çıkar.
Tabi bunu irdelerken, her şeyi reddedip devlet yapısını bozmak anlamı çıkarmak da doğru değil. Bu ifade kullanıcıların maksadı sanırız; milli değerlerle kavgalı olan kötü geleneklerin, millet hissiyatını anlamayan veya anlamak istemeyen bir anlayışın çöpe atılması, kanun hakimiyetini “hukuk hakimiyeti”, üstünler hukukunu; “hukuk üstünlüğü”, sokak eylemleriyle yakıp yıkmayı; “demokratik hak”, slogancılığı; ideoloji, hak aramayı; iktidar olmak için araç, dışa mağlubiyeti; içe galibiyetle örtme cingözlüğü, patron sendikacılığı, şapkadan maymun çıkarma sanatkarlığı, kopyacı profesörlüğü, projesiz siyasetçiliği ve, evet ve; akılsız duygu-duygusuz aklı tedavülden kaldırma akılcılığı olsa gerek.
Bu noktada saydıklarımızın tamamı, ülke ve millet bünyesine bir şekilde enjekte edilmiş hasarcı illet mikrobudur derhal ve önemle bünyeyi terki sağlanmalıdır. Güzelim ülkemiz ve yüce milletimiz bu parazitlerle yaşamaya layık da mecbur da değildir. Atmalıdır, atacaktır. Yeni Türkiye’den maksat sanırız budur.
“Yeniden Türkiye”ye gelince; bu tamamen demogojidir, laf ü güzaftır. Ne anlama geldiği ile ilgili yazacaklarımız, zaman kaybıdır, akıl israfıdır. Çünkü böyle bir söylem yetkiyi elinde bulunduranlar tarafından değil, muhalefetçe icat edilen bir söylemdir ve hükümsüzdür.
Bu noktada şu dayanılmaz gerçeği ifadeyi de milli bir görev sayarız.
Ülkede bunca yenilikler yaşanırken keşke; muhalefet de yenilenseydi… Muhalefet de başarısızlığını görse ve yerlerini başarma ümidi olan yeni nesillere bırakma erdemi içine girseydi.
Ne yapalım? İşte bu da bizim ülkemizin maalesef çok acı bir gerçeği!
Senelerce partilerinin başında kalmış ve başaramamış olmalarına karşı hala o makamda kalma planları yapanlar da bu değişimden hisselerine düşeni alsalardı ve tarihe onlar da bu erdemleriyle geçselerdi.
Yüce milletin ağustos ayı tarihine altın harflerle yazılan mutlu değişimlerin içine bu erdemli değişimler de yazılsa!
Önemine binaen tekrar tekrar söylüyoruz. Yönettiği toplum veya kurumu hedefine ulaştıramayan yönetici tacı-tahtı yüceltene devretse keşke!
Parti içi iktidar olmakla yetinenlerin, taraftar ve sempatizanlarına hatta “ideoloji” dedikleri “davalarına” verecekleri hiçbir katkıları yoktur ve olamaz da!
Keşke! 2015 Genel seçimlerine yeni isimler ve yeni yüzlerle girebilseydik. Ne hoş olurdu!
Seçimlere yeni isim ve yeni kadrolarla giren; bu seçimde kazançlı çıkar diye düşünüyoruz.

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.