Amasya İtimat

TÜRKİYE VE ARAP DÜNYASI

TÜRKİYE VE ARAP DÜNYASI
Ömer CELEP
Dünyada 63 İslam ülkesi olduğu biliniyor. Bunu farklı sayıda olarak ifade eden de var ama ortalama ülke sayısı bu. Bunların çoğunluğu da Arap milletinin kurduğu İslam ülkeleri. Ancak bu ülkelerin hemen tamamı Osmanlı egemenliğinde kendilerini bulmuşlardır. Fakat özellikle 19. Yy. da Avrupa’daki milliyetçilik hareketleriyle ayartılmış, Osmanlı’ya isyan ettirilmiş ve İslam coğrafyasında buldukları her petrol kuyusuna güya devlet kurmuşlardır. Kurulan Arap devletlerinin tamamı, aşiret devletidir, kabile devletidir, zümre devletidir ve üstünler devletidir. Hemen hiç birisi de bağımsız değildir, korunmacıdır, bir şekilde sömürgedir, ekonomik, kültürel ve siyaseten işgal altındadır.
Bu karakterdeki devletler genelde halkıyla barışık değildir. Halkı umur etmezler. Saltanat sürerler.
İslam’ın ruhuyla barışık değillerdir. Sözde değilse de gerçekte dini sadece mezarından yararlanılacak bir inanç manzumesi görürler. Hatta daha da ileri giderek şunu da diyebiliriz.
“Din mi, saltanat mı” şeklinde bir soru yöneltsek hiç düşünmeden “saltanat” diyecek kadar alçalmada sakınca görmezler.
Birlik ve bütünlükten Azrail’den kaçar gibi kaçarlar. Sömürge olmaktan utanmaz, sıkılmazlar. Hatta patronlarının yanında poz verme şerefsizliğini maharet sayarlar.
Bu haysiyetsizlerin vasıfları saymakla bitmez.
Bir avuç İsrail; Gazze’ Filistin’de İslam kardeşine kan kustururken, bebelerini parçalar namuslarına tasallut olurken, sadece kınamak ya da susmak suretiyle seyirci kalırlar.
Kınamak?.. Kınamak; diplomasi dilinde bir anlam kazanıyor olabilir, ona bir sözümüz yok. Halk arasında kınamak; açık havada yellenmekten başka ne olabilir? Cemek sakallı Arap şeyhlerinin ve kabile devletlerinin, İsrail zulmü karşısındaki tutumunun bundan ne farkı var?
Bu, işin bir boyutu… İkinci bir boyutu daha var ki; dillere destan. İsrail ve onun en büyük ağa babası olan ABD ve sömürgeci diğer Avrupa ülkeleri ve uluslararası en büyük örgüt olan Birleşmiş Milletler, İslam dünyasında en önemli devlet olan Türkiye’yi de Arap devletleri konumuna düşürmek için adeta el birliği yapmışçasına faaliyet göstermekte. Türkiye’yi yalnızlaştırma, “sulh u salah” saçmalığında sabitleştirme, zalim Arap yöneticileri gibi itaatkarlaştırma, halkı cahil, yöneticiyi akıllı gösterme şeytanlığı içine girmekte olduğunu görüyoruz.
Önümüzde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde “Fedakarlıkla birleştik” yaftasıyla “Türkiye Cumhuriyeti devletini durağanlaştırma” projelerini sergilemekte olduklarını görüyoruz.
Bunlar; Türkiye’ye ve Türkiye’nin sorunlarına Kuzey Kutbu kadar uzak olan bir “adem”e cumhurbaşkanlığı makamını teslim ederek ülkenin ve milletin yakaladığı dirayet ve azim gücünü kırmak tezgahıyla çıktılar milletin karşısına.
Üzerine dökülen ölü toprağından kurtarmamak için bütün dış güçlerin, el birliği etmişçesine bir faaliyet içine girdiklerini görüyoruz.
Legal siyasi rekabete hiçbir sözümüz yoktur, olamaz. Ancak siyasilerimizin, siyasetle hiçbir ilgisinin olmadığını her fırsatta dillendiren ve adına “paralel” denilen bir yapılanma karşısında yıkayıcı eline teslim olmuş ölü gibi duygusuz ve duyarsız oluşları ülke için bir talihsizliktir.
Son günlerde yapılan polis operasyonlarına karşı medya aracılığı ile gösterdiği tepki aslında onların gerçek fikrinin okunması bakımından çok önemlidir. Bakar mısınız? Polislerin ifadeye çağırılışları bile onları çıldırtıyor. Polislerin ifadeye çağırılışları, ülkenin ve dünyanın bütün sorunlarının önüne konmaya çalışılıyor.
Bu yapılanmanın gösterdiği suçluluk tavrı esasında kulaklarımıza bir şeyler fısıldıyor olmalı.
Uluslar arası ülke düşmanları bu yapılanma aracılığı ve bazı siyasi partilerimiz eliyle, bu ülkeye kötülük ediyorlar. Bunun görülmesi gerek.
Bu ülkeyi her emir ve direktiflerine itaat eden Arap rejimlerini koruyan keçi sakallı aşiret devlet başkanları konumuna getirmek istiyorlar. Bunun da görülmesi gerek.
Bu seçimin sadece ülkemiz için değil, bölge ülkeleri ve uzak yakın bütün dünya ülkeleri için önemli ve hayati değer ifade eden bir seçim olduğu açıktır.
Zaman her şeyi açıkça gösterecek ve inanıyoruz ki 10 ağustostan sonra bu ülkenin karakteri ve gücü yeniden yazılacak. Yine iddia ediyoruz ki 10 ağustostan sonra dünya liderlerinin mesajlarının içeriği ve edası değişecek.

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.