Amasya İtimat

ŞÜPHELENELİM Mİ?..


 Türkiye’mizin durumu eşi tarafından ihanete uğrayıp ta ihanete inanmak istemeyen kocanın durumuna benzemeye başladı. 


 Kahvenin bir köşesinde üzgün ve dalgın bir vaziyette oturan adama arkadaşı sorar.


– Hayrola seni üzüntülü görüyorum.Bir derdin mi var?


-Adam sorma der. Karımdan şüpheleniyorum. Beni aldatıyor galiba der.


Bunu nerden çıkarıyorsun diyen arkadaşına anlatmaya başlar:


 “Geçen gün işe gidiyorum diye evden ayrıldım.Evi gözetlemeye başladım.Bir müddet sonra bir taksi geldi, korna çaldı.Hanım çıktı.Bir adamla arabaya bindiler.Bende bir taksi tutup takip etmeye başladım.Önce Sarıyer’e gittiler.Çay bahçesinde çay içtiler.Oradan Beyoğlu’na gidip bir lokantada yemek yediler.Sonra Şişli de bir apartmana girdiler.Bende karşı inşaattan onları izlemeye başladım.Oturma odasında bir müddet oturdular.Sonra perdeyi çektiler.”


   Şimdi ben bu karıdan şüpheleneyim mi şüphelenmeyeyim mi?… diye sorar arkadaşına.


   Arkadaşının ne cevap verdiğini bilemiyoruz ama hanımının günahını alıyorsun demediği kesin…


   Biz de ülkede bunca yaşananları görünce ihanete uğrayan aymaz koca durumuna düştüğümüzü hissediyoruz.


   Türkiye Cumhuriyeti Devleti ihanete uğramaktadır.Devletten maaş alan kravatlı teröristler mecliste ve yörenin belediyelerinde ülkelerine ihanet etmektedirler.


   Ülkenin Başbakanı kendi vatanının illerine yüzlerce polis, jandarma, zırhlı araç ve binalar üzerinde keskin nişancılarla üst düzey emniyet tedbirleri ile ancak girebiliyor.Konuşma yaptığı şehirlerde otomobiller yakılıyor, polisler taşlanıyor, arabalar tahrip ediliyor.DTP’lilerin cesaret verdiği eşkıya sürüleri şehir merkezlerinde “Meclisi basarız, Erdoğan’ı asarız” sloganları atabiliyor.


   Eşkıyanın yandaş kuruluşu haline getirilen belediyeler kasıtlı olarak hizmet yapmıyor, yöre millet vekilleri halkı Başbakana karşı kışkırtıyor, küçük çocukların yüreklerine düşmanlık tohumları ekilip polislerimiz taşlattırılıyor.


   TBMM de meclisin kravatlı teröristleri Kürtlerin bağımsızlık simgesi sarı kırmızı yeşil renklerde ülkeyi bölüp federasyon yönetimi talep edilen kitapçıklar dağıtıyor.


   Ülkemizin bir başka köşesi dünyanın incisi İstanbul da PKK yandaşları onlarca aracı yakıyor, taşlıyor ve belediye otobüslerini kundaklıyorlar.


   Böyle bir dönemde kimsenin, hiç kimsenin demokratik sloganlarla vakit yitirme hakkı yoktur.Düşündüğümüz gibi konuşarak, konuştuğumuz gibi düşünerek çare üretmek ihtiyacındayız.


   Türk demokrasisi, demokratik çözüm adı altındaki bu yıkıcılığa dur demelidir.Adamların demokrasi gibi bir dertleri olmadığı aşikardır.Bu güne kadar dünyanın hiçbir yerinde ayrılıkçı hareketlere karşı demokrasi, insan hakları ve kültürel hakların genişletilmesi terör sorununu çözememiştir bilakis daha da azdırmıştır.


   Yollara mayın döşeyerek, karakol basarak, asker polis şehit ederek demokratik çözüm olur mu? Silahla, zorla, kanla, araba yakarak demokrasi nerede görülmüştür.


   Demokrasi ve insan hakları teröristleri terörden vazgeçirmek için değil, halkımız için istenmelidir.Çünkü demokrasi bölücülüğün tarlası olamaz.


   Halkımız oynanan oyunun farkında, ülkede yaşananları dikkatle ve üzüntüyle izliyor, devleti idare edenlerden de ihanete uğrayan koca misali şüpheleneyim mi, şüphelenmeyeyim mi gibi bir aymazlıktan uyanarak gerekli önlemleri tez elden almalarını istiyor.             


       

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.