Amasya İtimat

AH VATAN…

Naci Konyar…

Hikaye, siyasetçilerimizin seçmenlerine yol, su, elektrik vaatlerini yaptığı yıllarda yaşanmış bir hikayedir.

Komutan talim istirahatı arasında bir köşeye çekilmiş “Ah memleket ah” diyen eri duyar ve sorar: “Delikanlı memleketini mi özledin? Nerelisin sen?” Asker, vilayetini, bağlı bulunduğu ilçeyi ve köyünü söyler. Komutan : “Bu kadar hasretini çektiğin köyü görmek isterim. Beni misafir eder misin?” deyince Asker: “Başım, gözüm üstüne komutanım. Ne demek.. Yeter ki sen gel..” der.

Zaman geçer asker terhis olur. Komutan verdiği sözü unutmamıştır. Trene biner, ıssız bir istasyonda iner. Oradan bir kamyonla tozlu yollardan sarsıla sarsıla ilçeye gelir. Bir kahveye girer. Kahvede gideceği köyün vasıtasının ancak Pazar kurulacağı gün ilçeye geldiğini öğrenir. Komutan çaresiz o akşam geceyi ilçede geçirir. Ertesi gün o köyün adamlarını bulur, onların katırlarına binerek dağlara doğru yolculuk başlar. Köye varır. Aradığı askerin ailesiyle birlikte ekin biçmeye gittiğini öğrenir. Komutanı bir merkebe bindirirler, yanına da bir çocuk katıp tarlaya gönderirler. Yaz mevsimidir. Hava oldukça sıcaktır. Epeyce yol giderler. Etrafta ne bir dere ne bir su ne de bir gölgeli ağaç ne insan ne de hayvan vardır. Komutan “Vay be!” der. Delikanlının ah çektiği yerler buralarmış meğer. Kuş uçmaz, kervan geçmez, kurumuş dereler, çıplak tepeler. Bu çocuk nesini özlemiş buraların diye aklından geçirirken keçi kılından bir urgana bağlanmış, urganın ucunu kayalıktan aşağı sarkıtmış, asılı duran, tarlada çalışan kadına “Kolay gelsin bacım, ben filan kişiyi arıyorum” deyince kadın işaretle urganın indiği uçurumu gösterir. Komutan uçuruma gider, bakar ki ekili bir toprak parçası, eğimli urgan olmasa ekin biçen adam dereye doğru yuvarlanıp gidecek. Komutan askeri adını söyleyerek seslenir. Asker gözlerine inanamaz. Urgana tutunup yukarı çıkar. Komutanın elini öper. Ona testiden ayran ikram eder. Kekik kokuları esintisi komutanın yorgunluğunu almıştır.

Komutan sorar: “Evladım, askerdeyken içini çeke çeke özlediğin köy burası demek. Yahu sen buranın neresini seviyorsun? Çıplak tepeler, susuz dereler, ne ağaç var ne adam. İnsan burada yokluktan, sıkıntıdan patlar be!” deyince. Delikanlı, tarlanın toprağını avuçlar “Biz bu toprağa vurulmuşuz komutanım. Bunun kokusuna, otuna, börtü, böceğine vatan demişiz bir kere. Hani Aşık Veysel diyor ya: “Benim sadık yarim kapa topraktır” onun gibi bir şey..”

Bu hikayeyi, okunduğunda anlamlı ve ibretli kılan şey nedir diye sorguladığımızda vereceğimiz cevap yakın coğrafyamız Ortadoğu ve Güneydoğu’da yaşananlardır diyebiliriz. Her akşam televizyon ekranlarında seyrettiğimiz magazin havadisleri derekesine düşürülüp sıradan haberlermiş gibi kanıksadığımız yerini yurdunu topraklarını terk etme durumunda bırakılan talihsiz coğrafyanın sahipsiz insanları kadınlar çocuklar, bombalanmış bina enkazlarından çıkarılan masum çocuk görüntüleri, yerini yurdunu kaybeden insanlar ve bu cehennemden kurtulmak için denizlerde ölmeyi göze alanlar bize vatan denen toprak denen kutsal kavramın vatan düşüncesi, vatana karşı duyulan sevginin ifadesi bu duyguların dile getirilmesi bugünlerde daha bir anlam kazanmaktadır.

Ortadoğu ülkelerinde seyrettiğimiz bu acı manzaralar bize “Dedelerimiz Selanik’te doğmuş.” diye hayıflandığımız gibi Allah korusun yarınlarda sizlerin torunları da “dedem” Amasya’da doğmuş der diye endişeleniyoruz.

Rahmetli dedem, nenem 90 yaşına kadar Kozlu köyünü, yaşadıklarını anlattı. Geldikleri Rumeli’yi anlattı. Bugün Ortadoğu’da yaşanan acı göçü dedelerimiz 1924’lerde yaşamışlardı. Onlar askerin ah çekerek anlattığı memleketi gibi ölünceye kadar Rumeli topraklarını anlattılar. Çünkü vatan sadece çizilen sınırlar içinde kalan toprak parçasından ibaret değil. Vatan tarihtir, göçtür. Vatan, yaşadığı topraklarda camileri, çeşmeleri, hamamları, kervansarayları, mezar taşları, göz nuru dökerek bin bir emekle hayata geçirilmiş tarihi eserlerdir. Vatan yaşanan hatıralardır. Vatan sürülen toprak, fırından çıkan taze Vakfıkebir ekmeğidir. Vatan Antep’in baklavası. Amasya’nın elması, Maraş’ın dondurması, Kayseri’nin pastırması, Kars’ın kaşarıdır. Ve vatanın tapusu şehitlerimizin mezar taşlarıdır.

Vatan, toprak üzerine yazdığımız bu satırlar hasta ruhlar için hamaset olarak değerlendirilebilir. Onlara Avrupa’nın yozlaşmış ülkelerinden Hollanda’yı örnek göstermek isterim. Geçmiş bir tarihte Hollanda Kraliçesi ile birlikte Türkiye’ye gelen hamile prenses, ezkaza erken doğum yapacak olursa, bebek doğduğunda ilk kez Hollanda toprağına bassın diye yanlarında Hollanda toprağı getirmişler.

Vatan şairimiz Namık Kemal’in dediği gibi vatan sevgisi “Her dinde, her millette, her terbiyede, her medeniyette en büyük faziletlerden, en mukaddes vazifelerdendir.”

Tarihimizin en sıkıntılı ve üzüntülü zamanlarından birini bugünlerde hep beraber yaşıyoruz. Her gün şehit cenazeleri kaldırıyoruz. Ülkemizin dört bir köşesinde “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” diye cihana sesleniyoruz.

Türk milletinin fidan gibi yiğitlerinin ana kuzularının vatan için toprağa verişinin nedeni tüm dünya tarafından iyice kavranmalıdır.

Türk milleti dininden, imanından, ezanından, bayrağından, toprağından asla vazgeçmez. Uçurumun kenarındaki tarlasına ah çeken asker gibi…

Batı için fark etmez ama doğu için en büyük zenginlik, itibar zenginliğidir. Bu konuda dünyanın jandarması Amerika için gözlemcilerin yorumu Başkan Eisenhower’in düşündüğü gibidir: “İnsanlığın gözündeki edepli itibar” açısından, Amerika’nın kaybettiği şeyi tekrar kazanması yıllar alacaktır. ABD dünyada itibarını yitirmiştir. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek akıllıca uyarmıştı Amerika’yı “Aslını yok etmek için uğraşırken, yüz bin yeni Ladin yarattınız” demişti ABD’ye

Evet Ortadoğu’da şimdilerde yüzbinlerce yeni Ladin yaratıldı. Emperyal güçler Kore’de, Vietnam’da, Afganistan’da, Filistin’de, Yugoslavya’da son olarak Irak ve Suriye’de yaptıklarını Güneydoğu’da bize uygulamaya çalışıyorlar.

Etnikçilik tuzağına düşerek, emperyal ve küresel güçlerin emellerine hizmet eden hainlere sesleniyoruz. Sonunuz yoktur. Bu millet ve onun bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri meseleyi çözmeye muktedirdirler. Milletimizin kardeşliğini birlik ve beraberliğini bozamayacaksınız. Toprağımızı böldürtmeyiz…200

Yorum Ekle

CEVAPLA

Yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.